7666 Nolu Mail
Tarih:Nisan 29 2003 Salı - 16:14
Konu:Re: Saidi Kürdi / Nurculuk / Kürtçülük
Selam Candaşlar selam

İşin en başı “İsrail’in stratejistlerinin” yani siyonizmi
tezgahlayanların ta kendilerine dayanıyor.

Herzl deklare etti ve protokol olarak yemin edildi:

Arzı Mev’ud 7 ülke üzerinde Nil-Fırat arasında, Toros yayı ve bunun
kuzey doğusu olan “MURAT havzası=Aczmendi” ile güneyde Akabe ile
Basra hattı boyunca ÇİZİLMİŞTİR.
Bundan dönmenin HİÇBİR MÜMKÜNÜ YOKTUR. Bu yemindir ve sonuna kadar
ilerletilecektir.

Aynı yeminli protokolde, Türklerin ve Arapların bu havzadan
çıkarılmaları ve sadece “GOYİM” tabiatlı (Öküz de demektir)
Kürtlerin Yahudi ırkının ayak işlerini yapmaları için “Yudaik-
Kürdo” müstemlekesi kurulmasına imza atıldı. Bu protokol
ayrıca “Zero-n” denen gelecekteki torunlarına da YEMİNLİ olarak
iletildi.

Oynanan satrançta, Türk hakanlığının içinde bu unsur korundu.
Wilson’a göre bu unsur “Pontus+Ermenistan+Kürdistan” üçlüsü bir
federe devlet olmalıydı.
İnönü zaten bu planın bir Masonik parçasıydı ve “ABD
mandasını/mandate” HEMEN isteyiverdi. Yani Atatürk de aynı kafadan
olsaydı, bugün Doğu Karadeniz ile Van gölünü tamamen içine alan,
Ermenistan ile birleşik bir ERMENİ dominant, teba olarak da KÜRT
halklarını içeren bir ülke oluşturulacaktı.
Herzl, Ermeni unsurunu istemediğini baştan belli ettiği için,
Wilsan’un Ermeni devleti oluşmadı ve Sevres’de kurulmak
istenen “Kürdistan” da Kazım Karabekir ve Maraş, Urfa, Anteb
milislerince engellendi.
Misakı Milli içinde yer alan “Musul-Kerkük-Erbil-Süleymaniye”
dörtgeni için DAİMA SİYONİZMİN ABD ile yandaşı olan İngiltere
imparatorluğu, sözkonusu bölgeyi işgal etti.
Sinsice Kudüs yöresini “1948’de kurulacak olan” İsrail için
örgütlemeye ve ilk Yahudi göçmenleri oraya toplamaya başladı.

Petrolün değeri o zaman da çok iyi biliniyordu. İşgal ettiği Osmanlı
toprakları üzerinde “Arap aşiret şeyhlerine” göre SALTANATLAR
kurdurdu. Haşimi(Hişam) oğullarına ÜRDÜN’ü, Emeviye soyu olan
Suudilere (Toplam 12 Emevi kabilesinden en kalabalık olanı)
Arabistan’ı ve diğer “PETROL” hassas bölgelerine de (Birleşik Arap
Emirlikleri adıyla bilinen) sultanları atadı. Petrolü olmayan
bölgeleri (Aden/Hadramut, Yemen, Umman vb.) de diğer sultanlıklara
paylaştırdı.

Fransa’nın şiddetli itirazları üzerine ASIL IRAK’tan kopardığı
Suriye eyaletini ve Lübnan denen Hristiyan ağırlıklı devleti de bu
meyanda oluşturdu.
Cetveller kondu ve düzgün sınırlar çizildi. Arapların tamamı
Osmanlı ordusunu arkadan vurdu ve şehitlerin sayısı milyona ulaştı.
Ürdün ve Irak ile Suriye-Lübnan dörtlüsü “MÜSTAKBEL ARZI MEVUT
İÇİNDE yer almak üzere kurulmuş, geçici devletlerdi. ZATEN
GEÇİCİLERDİR…

İngiliz müstemlekeciler sınırları oluştururken, uzanamadıkları
bölgelere doğru bilhassa “GOYİM” denen halkın geri ve miskin
olmalarından yararlanarak, Türk Misakı Millisini Lasuanne’a
götürmemek için “ŞEYH” isyanları tertiplediler.
Bu kuzeyli 17 kadar şeyhlerin tamamı KÜRT(Goyim) idi.
Bunların bir kısmını artık tanıyorsunuz (Yahudi Barzan’lar, Yahudi-
kurdo Saddam vb.Saddam Kürt ve Türkmenlere yapılan tüm
saldırılarında ASLA VE ASLA YAHUDİ MALLARINA DOKUNMAMIŞ ve onları
BUGÜNE KADAR KORUMUŞ idi. Oysa onu Antisiyonist, İsrail düşmanı diye
tanıyorsunuz ;))))
17 KÜRT (Goyim) Aşiret şeyhlikleri oluşturulurken, ana fikir tıpkı
güneydeki gibi SALTANAT devletçikleri kurmaktı. Bunların kimi açık
kimi de gizliydi (Tarafsız bölge devleti, İran’a bırakılon Şii Arap-
Khuzistan devleti vb.)
Bu 17 şeyhliklerden Üçü de Atatürk önderliğindeki TBMM hükümeti
topraklarındaydı.
1. Kürt milliyetçiliği-ki şoven aşiretlerin şeyhleri- (Bugün
Hadep-Kadek, PKK vb. diye anlatılan devletçikler)
2. Kürt milliyetçiliği YANINDA SÜNNİ MEZHEB adı altında DİNSEL
MİLLİYETÇİLİK dümeni yaratıldı. (Şeyh Saidi Kürdi) Burada
amaç “KAFİR (!) MUSTAFA KEMAL’E ALTERNATİF DEVLET” idi.
3. Türklerden yandaş bulunması için “Şeyh Saidi Kürdi-2 veya
Saidi Nursi önderliğindeki SİNSİ ve UZUUUN HAREKET! Saidi Kürdi-
Nursi’nin de diğerleri gibi ASIL AMACI, Kerkük ile
aramızda “İSYAN”ları meşrulaştırarak, Türkiye’den koparma
tiynetsizliğiydi.
Böylece üç hareketten birincisi başarılı oldu: Zap suyundan Celal
Talebani topraklarına kadar olan Misakı Milli toprakları “Irak”a
bırakıldı ve Kürt isyanları “MEŞRU” sayıldı. Bu belgeyle Lausanne’a
gidildi.
Buna rağmen Karabekir ve Çakmak ile yapılan kurmay
toplantıda “Kerkük’den vazgeçilmeyeceği” karara bağlandı.
Saidi Kürdi’nin Kürdistan ayaklanması bastırıldığında,
Türkiye’nin “Soykırımcı” olduğu da tescil edilmişti. Lausanne’da bu
gizli gündem veya gizli müeyyide kapalı kapılar arkasında Türk
heyetine dayatıldı.
Üstelik bundan sonraki KÜRT ŞEYHLERİNE iyi muamele yapılması ve
Türkiye BMM’sinde kendilerine “Milletvekilliği” hakkı verilmesi
şart koşuldu.
Atatürk mozayığımızı biliyordu. Kürt Said(Nursi)i meclise çağırdı.
Ama Kürt Said’in tavrı şuydu:
“Ben Kürdistan’ı TÜRK zındık cumhuriyeti içinde düşünmem bile…”
İngilizler ile işbirliği saptandı. (Karabekir anıları)
Tutuklandı. Ve tutuklandığı hücrede kendisine bugün “Nur Külliyatı”
diye bilinen ASLI KÜRT ŞEYHLERİNİN güdümündeki “Sözde alimlerin
hazırladığı” risaletler (adları hiç değiştirilmeden Lem’a=Şualar
gibi) gönderildi.
Hitler’in Mein Kampf yapıtı da HAPİSHANEDE yazılmıştı.
Atatürk’ün NUTUK yapıtı da “Dolmabahçe’de hiç dışarı çıkmayarak
hazırladığı bir eserdir.
Aynısını Saidi Kürdi de yaptı.
Fakat bir iki özgün laf ve dipnot dışında tamamı BAŞKALARININ
eseridir. Risalei Nur BİR KOPYADIR ve edebi ya da bilimsel olarak
beş para etmez bir kopyadır.
Amacı KÜRT bilincindeki bir TARİKATTEN başka bir şey değildir.

Bu tarikat 8’e bölünmüştür ve bunların dördü günümüzde geçerlidir.
1. NEV ASYA (Yeni Asya, Yeni Anadolu) Tarikatı: Amacı İsrail
suyu olarak öngörülen MURAT/GAP havzasını KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİ
altında tutmak. Günü gelince GOYİM olmak üzere Büyük Arzı Mev’ud’a
teslim etmek. Bu tarikata son 25 yıl itibariyle Türk alınmıştır. Ama
aslı astarı ŞEYH MEHMET KUTLULAR’IN komutasında olmak üzere
oluşturulmuştur.
2. NEV ASYA’nın eyaletlerinden biri olan ve ASIL KÜRDİSTAN
(ACZMENDİYE) ile birleşmek amacıyla kurulan ACZMENDİLİK denemesi de
Saidi Kürdi’nin vasiyetindendir. Cübbesi, sarığı ve kalın sopasına
kadar “KİTABINDA” sayılmıştır. Ancak beklenen patlamayı
yapamamıştır.
3. 1950’lerde ortaya çıkarılan SAİDİ KÜRDİLİK (Şimdiki adıyla
Süleymancılık) da bir TARİKATTIR ve Takıyyeyi doğru bulmadıkları
için TARİKAT olarak ortaya çıkmışlardır. Tüm dış istihbaratlar
bunları desteklemişlerdir. Ancak bu üçünün kitlelere yaygın
olamayışı yüzünden “Fethullahçılığı” kayda değer bulmuşlardır. Çünkü
Türklerin KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİNİ desteklemedikleri ortaya çıkmıştır.
4. Fethulahçılık başlangıçta “Abdullah Öcalan” gibi “Saf ve
bireysel gösterilmiştir. Fethullah Gülen de “Kürtçülükten rahatsız
olduğu” bahanesiyle diğer hempalarından ayrılmıştır.
Ancak Londra G Cemiyeti şu saptamalara yer vermiştir:
a- Türk ve Kürt etnikler geniş ölçüde birbirlerine
karışmışlardır. Kimi de melezdir veya yansızdır. Yanlı olanlar
arasında Kürt-Türk sorunu oluşturulması ve karşı karşıya
getirilmesi. (Apo’nun varlığının nedenidir)
b- Kürtlerin Türkiye’yi pasif asimile olarak ele geçirme planı:
Aa Türkiye’deki türk nüfusun “doğum kontrolüne özendirilmesine
karşın” Kürt nüfusun sınırsız artırılması için çalışmaların TC
hükümetlerine mas ettirilmesi.

Bb Gecekondu ve kaçak yapılar aracılığıyla Kürtlerin büyük kentlere
kaydırılması. Pilot bölge olan Diyarbakır başarılınca, bu kez
İstanbul’da yeni ve kalabalık ilçeler oluşturulması planına
geçilmiştir. Bugün İstanbul Dünyanın en büyük Kürt Kentidir. İkinci
olarak Diyarbakır ve Üçüncü olarak da Süleymaniye sıralarını
almışlardır.
Türkiye’de “Kürtlük” böylece tescil ettirilmiştir.

Cc Apo’dan önceki dönemde, bizzat Siyonizm güdümlü süper devletler
ve istihbaratlarınca büyük bir karapara akışıyla ve özellikle
SAHİLLERDEKİ ya da Turistik ve eğlence dinlence alanlarındaki tüm
ihalelere el altından para verilmiştir ve sahipleri kürt asıllı
olarak TESCİL edilmiştir. Üç yanı deniz olan Türkiye’de istediğiniz
yere gidiniz ve bir bardak çay içiniz. Biraz muhabbeti
deşiniz “Arkada Kürt patronları” göreceksiniz. İstanbul’un
göbeğindeki çaybahçeleri bile İSTİSNASIZ kürt karaparacılarının
elindedir. Hatta Ülkücü Mafyası da kendilerinin ORTAKLARIDIR. Çünkü
burada yapılan “Birlikte ORTAK uyuşturucu kaçakçılığıdır, menfaatler
birleşmiştir” artık… (Tecrübe konuşuyor)

Dd-Türkiye’de KADROLARIN ele geçirilmesi taşaronu ise FETHULLAH
GÜLEN’E verilmiştir. Tescilli Bilderberg üyesi yani İPEK CÜBBESİ
ile Gülen, tüm idari kadroları (Vali, kaymakam, Emniyet
Müdürlükleri, Hakimler vb.) ve stratejik zirveleri (Harb okulları,
finans kuruluşları, basın-yayın vb.) eline geçirmek için “Masum Işık
evlerinden başlayarak, dersaneciliğe, buradan da kolej ve
Üniversitelere kadar büyük bir ağ oluşturmuştur. Amacı (Kendi
ağzından naklediyorum: “Tedbir(Takıyye) ile 3 kuşak boyunca bu
kadroları yerleştirip, GİZLİ ŞERİAT İHTİLALİ yapmaktır.”
Eğer Türkiye “Şii” devlet olsaydı, ÇOĞUNLUK gereği bu DİN TİCARETİNİ
şia üzerine sergileyecekti. Çoğunluğa uyarak “Sünniliği” takıyye
edinmiştir. Onun mezhepçiliği de sahtedir. Çünkü Şii
ülkelerde “Şiilik ağırlıklı özel okullar” kurmuştur. Hatta
orada “genelde Sünniliğin tekelinde olduğu için ” o okullarda HADİS
bile okutulmamaktadır.
Yatılı bölümlerdeki Atatürk büstü “Yüzüne tükürülmek” için
konmuştur. Atatürk’ün adı ise KÖR DECCAL’dir.
Okullarındaki Türk bayrağının öteki adı ise “Defiu Haced bezidir”
(Tuvalet kağıdı)
Bunları BİLE BİLE tüm hükümetler “OY POTANSİYELİ HESABI” tüm
zamanlarda ve her partiden (DSP’li Hüsamettin Özkan’ı anımsayınız,
Baykal’ın kurmay listesindeki nurcuları ve DYP’nin Tantan gibi
nurcularını anımsayınız)
Harbokulları için “Süpe minili degaje Nurcu sosyetik kızlar ve
mankenler eğitilmiştir. Amaç onları “Harbokulu öğrenci veya
mezunlarıyla evlendirmek”tir.
Matahariler bununla da kalmamıştır. Hiç evlenmemiş olduğunu iddia
eden tüm nurcuların zinacı zevk malzemesi olmuşlardır. (Kurmayların
imtiyazıdır bu, öğrencilere ise harem selamlık yaparlar)

Hablemitoğluna göre Fethullah Gülen’in ŞAHSİ banka hesabı 9 milyar $
(usd) dir. Çoğunluğu İsviçre bankalarındadır. Pek azı ise Asya
Finans denen bir kuruluşun sermayesidir.
Yıllarca nurcu esnaf, köy köy dolaşıp, DAVA’ları için para
toplamışlardır. (Zağnos öğrencileri adı altında sözde yemek ve
mesarif)
Esnafları şunu yapmıştır:
Nurcu olmayana “Fahiş satın”
Çünkü “Dükkanın yarısı Fethullah’ındır” ABD’ye para gönderme
yarışında, iflas edip batan bir çok KASABALI esnafı tanıyorum.
Fethullah’ı da yakınen tanıyorum:
Gözyaşı kimyasına kanmayacak kadar tanırım.
HEP BENİ İSTEDİ O!
Sayısız davet aldım ve üç kez buluştuk.
Avni Çetinkurt ile STV’de PROGRAM yapmam ve ZAMAN Gazetesinin başına
GENEL YAYIN MÜDÜRÜ olarak geçmem için inanılmaz milyon dolarlık
tekliflerde bulundu.
Avni Çetinkurt onun kurmayıdır. Benimle buluşmasını o nurcu
vasıtasıyla gerçekleştiriyordu. Avni takıyyecinin ŞAHI olduğundan
bunları yüzüme karşı İNKAR etmiştir. (Tipik nurcu karakteri)
Milletvekilinden öte BAKAN olmamı şipşak sağlayacağını vaad etmiştir.
Bütün bu rezilliklere karşılık benden istedikleri “Ehli Sünneti
Muhammedi ve hadisler yolundan gitmem ve ürettiğim ÇOK DEĞERLİ ve
EŞİ BULUNMAZ İLMİ (Kendi tabirlerini büyük yazdım) Nurculuk adına
yazmamı ve hatta kendisine ÖĞRETMEMİ istemiştir.
Ben reddedince de “KARALAMA kampanyası” peşine düşmüştür.
NOKTA dergisine gazetecilik dönemimdeki fotoğrafları veren ve
şaibeleri üreten BİZZAT KENDİSİDİR.
Sabah gazetesinin magazin müdürü olarak ELBETTE şöhretlerle çekilmiş
resimlerim VAR.
Beni çapkın göstermeye çalışmıştır. Oysa 17 yılda, ASLA kadınlarla
görünmemem yüzünden kendisi yalancı durumuna düşmüştür.
Üstelik fotoğraflardan birindeki kadınlardan biri de KENDİ
MATAHARİSİDİR. Casusudur.
Tuzaktır. Eğer ben o kadar çapkın olsaydım, şimdiye dek bin gazetede
boy resmim çıkardı. Hiçbir çapkın 6 kez evlenmez, gününü gün eder,
nikah lafını sözlüğünden çıkarır.

Fethullah Gülen “Bilderberg yemini” yaparken, kendisine sunulan TEK
KİTAP olan TALMUD’dan başkasına yemin edemez.
Sadece onların verdiği KAFTANI giyebilir.
Ve şimdi o BİLDERBERG yuvasındadır.

Onun Türkiye’den maaş alan resmi polis 14 koruması vardır.
Tüm hükümetler bunu ona sağlamıştır. AKP ise ayrıca özel bir tim
göndermiştir.
Ama Ordu’ya “Yerini bilmiyoruz” demiştir TÜMÜ…
Yerini bilmediğin adamın KORUMALARINA NASIL MAAŞ VERİYORSUN EY DERİN
HÜKÜMET!
Korumalarının yerini biliyorsun ya,
Maaşlarını elçiliğimizden alıyorlar ya
Onları takip eder gidip yakalarsın!

Yuh ki Yuh

Tim’e EK olsun diye yazdım.
Teşekkürler Timmighty!
Ve tüm Hassas dostlarım.

Yahudi gerçekten ÜSTÜN bir ırk lanet olasılar!
Nurcu pislikleri Allah üzerimize yağdırıyor.

Rabbi zıdni ilmi!




--- In aiberg@yahoogroups.com, "timmighty" <timmighty@h...> wrote:
> Selam Selam
>
> Dün geceki chat’te bir link verdim. Orada Sait Kürdi’nin gerçek
> yüzünü belgeleyen satırlara yer veriliyordu. Okuyanlarınız fark
> etmişsinizdir. Bizler zâten, bu hâinin gerçek amacının ne
olduğunun
> bilincindeyiz. As’lolan, ikilemler arasında gidip gelen iyi
niyetli
> kişilerin de hakikâtle yüzleşebilmeleridir. Kendilerine yardımcı
> olabilirsek ne mutlu bizlere, ne mutlu milletimize.
>
> Sene 1909; İstanbul’da Vezir Hanındaki İkbâl-i Millet matbaasında
> basılan bir eser var. Adı: "İki Mekteb-i Musîbetin Şahâdetnâmesi
> Yahut Divan-i Harb-i Örfî ve Saîd-i Kürd-î"
>
> Saidi Nursi olarak bildiğimiz zât, bu eserde kendisinin Saîd-i
Kürd-
> î, yani Kürt Said olduğunu onaylıyor. Ayrıca
kendisini "Bedîüzzaman"
> diyerek tâkdim ediyor. Editörü Kürdîzade Ahmed Ramiz olan kitâp
> toplam 48 sayfa. Kitâbın “hâtime” kısmında Saidi Kürdi şu satırlaı
> yazıyor:
>
> * / * / * / *
> Ebnâ-i cinsime burada birkaç söz söylemezsem, bence bahs nâtamam
> kalır. Ey Asurîler ve Keyânîlerin cihangirlik zamanından pişdar,
> kahraman askerleri olan arslan Kürtler!... Beşyüz sene yattınız.
> Yeter artık. Uyanınız. Sabahtır. Yoksa sahrâ-i vahşette vahşet ve
> gaflet sizi vahşet sahrasında yağma edecektir. Hikmet-i ilâhî
> denilen makine-î alemin nizamı ve telgraf hattı gibi umum âleme
> mümted ve müteşa'ib kanun-i nûrân-î ilâhînin müessisi olan hikmet-
i
> ilâhî ufk-i ezelden engüşt-i kaderi kaldırmış, size emrediyor ki,
> tefrika ile katre katre müteferrik su gibi zayi olan hamiyet ve
> kuvvetinizi fikr-i milliyetle tevhit ve mezcederek zerrâtın câzibe-
i
> cüz'iyyeleri gibi gibi bir câzibe-i umum-î millî teşkili ile Kürt
> gibi bir kütle-i azîmi küre gibi tedvir ederek şems-i şevket-i
> islâmiyye Osmâniyyenîn mevkibinde bir kevgeb-i münevver gibi
> câzibesini ittiba ile muvazene ve âheng-i umumiyyeyi muhafaza
ediniz.
> * / * / * / *
>
> İlgili linkte, yukarıdaki cümlelerin Türkçeleştirilmiş hâli de
var;
> girişini yazıyorum:
>
> * / * / * / *
> Soydaşlarıma burada birkaç söz söylemezsem, bence bahis eksik
kalır.
> Ey Asurlular ve Ahemenidlerin cihangirlik zamanında, onların
> öncüleri ve kahraman askerleri olan arslan Kürtler! Beşyüz yıldır
> yattınız. Yeter artık. Uyanınız. Sabahtır. Yoksa vahşet ve gaflet
> sizi vahşet sahrasında yağma edecektir...
> * / * / * / *
>
> Açıkça görülüyor ki Saidi Kürdi, “Kürt milliyetçiliği” çatısı
> altında Kürtleri birleştirmek gâyesi güdüyor. Açıkça görülüyor ki
> Saidi Kürdi, Hicrî 1327 senesinde yayınlanan eserinde Kürtçülük
> propagandası yapıyor. Yüzyıllar boyunca bir arada yaşamış olan
Türk
> ve Kürt milletlerini, Kürtçülük söylemleri ile kışkırtmaya
> çalışıyor. Kısacası Saidi Kürdi’nin gerçek niyeti, Türklerin
bölgede
> egemen olmalarını istemeyen İngilizlerin istekleriyle birebir
> örtüşüyor.
>
> Aynı Saidi Kürdi, “Süphan ve Ağrı dağları gibi geleceğin yüksek
> dağlarının doruğunda ayağa kalkmış, nefse esir olmayı yasak etmiş
ve
> başkasına tecavüzü caiz görmeyerek şeriata dayanmış olan hürriyet
> sultanı yüksek sesle sizin gibi mâzinin en derin derelerinde gafil
> ve dağınık bir kavme, cehalet ve yoksulluğa hücum için "fen, sanat
> ve silâh başına, ileri arş!” diyerek Kürtleri silâh başına
çağırıyor.
>
> Gerçek gâyesi, geri kalmış Kürtleri kalındırmak/bilinçlendirmek
olsa
> idi, “fen ve sanat başına” demekle yetinirdi. Üstelik bu
> satırlardan, kendisinin emperyâlist güçlere karşı hareket ettiği
> sonucunu çıkaranlar şunu görmelidirler: Saidi Kürdi’nin söylemleri
> doğrudan doğruya Kürtlere yöneliktir; muhatâp sadece ve sadece
> Kürtlerdir. Ve de şeriât sevdâlısıdır.
>
> Evet, Saidi Kürdi Kürtçüdür; bunları yaparken
müslümanlık/ümmetçilik
> örtüsüne bürünmektedir. Türk müridlerinden evlenip dinsiz evlâtlar
> yetiştirmemelerini isterken, hâbire çoğalan ve nüfûsu gün geçtikçe
> hızla artan Kürtleri engellemek gereği dahi duymamaktadır.
>
> Evet, Saidi Kürdi bölücüdür; onun müridleri de, gerçeği
göremeyecek
> kadar acınacak duruma düşmüş vatan hâinleridir. Bunlar, Siyonizmin
> isteklerini doğrultusunda ayaklanan Şeyh Sait’ten hiçbir farkı
> olmayan Saidi Kürdi’nin ardına takılmış, Cumhuriyet ve Lâiklik
> karşıtı ikiyüzlü müslümanlardır.
>
> Kendi ırkçılıklarını bizlere yamamaktan ise asla geri durmazlar.
> Kürtçülüğe/Kürdistana hizmet eden bu vatan hâinleri,
bizleri “sahte
> milliyetçi/ırkçı” olarak lânse etmeye çalışırlar.
>
> Oysa Mustafa Kemâl Atatürk, “Ne Mutlu Türk Doğana” değil, “Ne
Mutlu
> Türküm Diyene” demiştir; yani ırkçılığı değil, aynı dili konuşan
> insanların bir araya gelmeleriyle ortaya çıkan bir milleti işâret
> etmiştir.
>
> İşte, bizim milliyetçiliğimiz bu çizgidedir, yurtseverliktir.
> Gâyemiz, 12 milletten oluşan/oluşacak WEMB düzenidir. Aynı dili
> konuşan ve Türküm diyebilen insanların bir araya gelmelerinden
> oluşan/oluşacak Turan Birliği de WEMB düzeninde yer
> almaktadır/alacaktır. Bu, asla ve kâti, ırkçılık değildir. Asıl
> ırkçı/şoven olan Saidi Nursi’nin ta kendisi ve onun nûrcu
> müridleridir.
>
> Fethullah Gülen de Saidi Nursi çizgisinde yürüyen bir Kürtçüdür.
> Yakın gelecekte Saidi Kürdi’yi elinin tersiyle silip atacak ve
> Kürtçülüğünün rengini/örtüsünü değiştirecektir; ancak asıl
amacından
> hiçbir zaman vazgeçmeyecektir.
>
> İşte, Türk Milletine ve dolayısı ile WEMB düzenine asıl zararı
> verenler/verecek olanlar Siyonistler değil, Süfyani düşünceye
sâhip
> bu kişilerdir. Çünkü bunlar içimizde barındırdığımız komşularımız,
> yakınlarımızdır. Çünkü bunlar ikiyüzlü/tâkiyyeci vatan
hâinleridir.
> Çünkü bunlar sahte müslümanlardır.
>
> Rabbimiz olan Allah, zalimler kavmine karşı bizlere güç ve kuvvet
> versin; ilmimizi çokça arttırsın (Amin).

Hans von Aiberg
Not: Sitelerimizdeki bütün içeriklerin her hakkı saklı olup, bunları İnternet web sitesine kopyalamak, çoklu ortamlara yönelik elektronik paylaşım ve dağıtıma açmak, televizyon, radyo, gazete, dergi, broşür, kitap vb yayınlamak. Bu bilgilerin kendine ait olduğunu bildirmek. Bilgiyi üretmeden kopyalama, sahiplenme, fikir haklarını yasal olmayan yollardan kullanma. Fikir eserlerinin korunmasını amaçlayan, 5237 sayılı yasanın 7/2 maddesi, 5728 sayılı yasanın 138. maddesi, 5846 sayılı yasanın 71/1 maddesi ve Türk Ceza Kanununun 53. maddesine göre haklarında dava açılacağı gibi cezai yaptırımlar uygulanacaktır.
Sosyal paylaşım sitelerinde kullanılması, alıntı yapılması, kendininmiş gibi gösterilmesi yasaktır. Sayfamızdan direkt link ile, kaynak gösterilerek paylaşılabilir olup, reddetme tasarrufu yazarımız Hans von Aiberg'in takdirindedir.
Geri Dön     Yukarı Çık