146 Nolu Mail
Tarih:Temmuz 03 2001 Salı - 15:00
Konu:Kesim4
> slm&slm 104 Hanifler
> svg.dğr Türk Zig-Zag!
>
> Allah'ımız İnşa ederse,
> Kesintisiz görüşeceğiz
>
> svgdğr izlerler,izdaşlar
> 1 Temmuz itibariyle yeni bir düzen gereği, ilk mesajları konu
> başlıklı kesimlere ayırıp gönderiyorum. dördüncüsünü şimdi
asıyorum
Kesim:4 HALA SUSACAK MIYIM?

Ben bu gibi mazlum kişilere atılan iftiralara böyle göğüs
gerdim, ama karşılığında bize teşekkür edeceklerine beni "Cinci"lik
yoluyla "Mülti Milyarder" olan biri diye yazdılar. Bunları suskun
uzun yıllardan sonra ilk kez yazıyorum ve artık yazmalıydım. Artık
bir şeyler bilinmeliydi, Çünkü Dinç Bilgin, Zafer Mutlu, Tevfik
Yener, Selahattin Duman ve Ali Kırca ile olan ilişkilerimi e-
mail'imdeki 4000 kişinin üçte biri sorup duruyor ve sustuğum için
beni suçluyorlar. "Hala susacak mısın?" diye...
Susmanın bir anlamı da edeptendir.Siz insanlara sevgi
duyduğunuz sürece, bu saygınız henüz tükenmediği sürece "Belirli bir
hoşgörü süresi" içinde susmanız gerekiyor.
Ali İmran suresi 110. ayet çoktan vefat eden Resulullah
sahabelerinin mezhebsiz, Hadissiz ve ilk (MONOFİZİST) dönemidir.
İlerideki çağlarda sizlerden 104. ayet uyarınca, ata dininizin
dejenerasyon ve deformasyonuna karşı çıkmanızı ve artık onlardan
ayrılmanızı 110 bazında Mişnasız (Mezhebsiz demektir, Kur'an dışı
başka kaynak kitablara revaç edenlere Mişna=Mezhebli, mesnetli yalan
atan demektir.) iman etmenizi istiyor. Budizm, Hinduizm, atalarından
taklit ve nakil üzerine kuruludur. Aynı mantıkla şu andaki durumumuz,
atalarımızdan taklitle bizler de SÜFYANİ müslümanlarız. Yani Tibet,
Çin vb. de doğsaydık adımız Budist olacaktı. Atalarımızın dini
(Bakara 170.) gereği müslüman atadan doğmuşuz ve bir tür İslam
Budizmi gibi bir din oluşturmuşuz.
110 Sahabeler Hanifti, günümüzde ata dininden ayrılması
gereken sizler de Ali İmran 104. ayette bildirilen "SONRAKİ HANİFLER"
olmanız gerekenlersiniz. Biz ehli kitab içindeki, ata mirası, akil ve
taklit yoluyla değil de bunları reddedenler ise Ali imran 113, 114 ve
115. ayetlerde adresleniyoruz.
Bizler ata mirasını (BATIL BATI) reddediyoruz. Örneğin annem-
babam ve 9 kardeşim halen hristiyanlar. Ben onların mirasını
reddettim. Naklen değil Aklen, takliden değil tahkiken (Sorgulayarak)
müslüman oldum.
Bizler sizin de ata inancınızı (DOGMA DOĞU) reddediyoruz.
Bizim gibi sonradan müslüman olanlara(114) ve pek azınız gibi
atalarının dinine(Bakara 170) karşı çıkıp müslüman olanlara (104)
ve müslümanlığın temeli olan 110 sayılı Resulullah ve çevresindeki
monofizistlere gelen emir şudur:
* "Ey iman edenler BİR DAHA İMAN EDİNİZ. (Ey müslümanlar bunu
da aşıp HANİF olunuz) * "Yüzünüzü Hak din, Allah'ın indindeki en
güzel ve en gerçek din olan Hanifliğe çeviriniz ki, Allah sizden razı
olsun, SİZ DE ALLAH'TAN RAZI OLUN!" (Müslümandan Allah razı olur ama,
Hanif Müslümandan Alla'ımız razı olduktan başka, KULUNUN DA
KENDİSİNDEN RAZI OLMASINI İSTER" *Vakıa suresi7. ayet "Sizler
üç sınıf olacaksınız." buyurmaktadır. Sol=En alt= Cehennemlikler(9),
Sağ=Orta=Cennetlikler (8) ve bunun üzerinde Sabıkun=En üsttekiler,
Mukarrebun=Allah komşusu, Kerrubi ya da Naim=Cennet üstü Cennet diye
tanımlanırlar. (Vakıa 10-11-12 ve ayrıca Rahman Suresi 16,18,23,28,
30, 32, 34, 36, 38, 40, 42, 45, 46,47, 51, 53, 55, 59, 61, 62, 63,
64, 65, 67, 69, 71, 73,75, 77,78. ayetlere bir bakınız, Naim
Cennet=Yalanlannmaması gereken ve çift çift verilen Cennet size kaç
kez sorulmuş ve yalanlamamanız istenmiştir. )
Peki "Rabbinizin hangi nimetini şimdi inkar edersiniz" diye
defalarca sormasının niçini nedir? Yanıtı gayet açık: 1200 küsur
yıldır ne kadar mezhep imamı, evliya(!) imamı Gazali, Rabbanimiz vb.
varsa bizi hep "Bir Cennet, Bir cehennem vardır, bir de günah ve
sevabı denk olanlar için ara bölme ARASAT vardır diye üç sınıf
yapmışlar ve bizi uyutmuşlar. Oradaki sınıf ezvacen'dir. Bunun
anlamı (Zevc-zevce gibi çifter) demektir. Zaten Vakıa 10.ayetteki
Sabıkunüs Sabıkun da bir çifttir. Bunun ardından gelen
Mukarrebun=Kerrubi=Çiftin çiftidir, Bunun gbi Vakıa 46.
ayetteki "İki Cennet" ve 62. ayetteki "Bu iki Cennetten başka iki
cennet daha var" ifadeleri sizce neyi açıklıyor. İpucu şöyle:
"Cehennem üstünde sağda (Varılacak Cennet Sidretül
Münteha=Cebrail'in üste çıkamadığı yer'e kadardır" ayeti uyarınca
bitmektedir. Buradaki en yüce mevki "Mahmudiye köşküdür ve Cebrail
ile kardeştir, komşudur.)
Ancak Resulullah'ın "Üzerinde hiç bir şey" olamaz ilkesinden
yola çıkarsanız, Cennet'i orada bitirirsiniz. Kur'an ilkesinden yola
çıkarsanız, bunun üzerinde, (Sidre-Mahmudiye üstünden başlayıp, Arş'a
bitişen NAİM Sabıkun-Mukarrebun) NAİM vardır.
Bu yüzden ben yazana kadar üç sınıf olduğunuz cehennem-cennet
ve ötesinde bir yerin olduğunu ne onlar size göstermek istediler ne
de görmek istediler. Kandırıldık yani... (Yunus Emre,
Allah'ına "Neyleyim Cenneti, bana seni gerek seni!"diye yazarken ne
demek istedi acaba? Gerçek Kur'an mahşerde okunacak ve onu en iyi
bildiğini iddia edenler, hafızlar, fukaha, kurralar vb. "Biz bu
neyse ilk kez işitiyoruz, bu nedir?" diye soracaklar. Bunu duyan
Kur'an ise onlardan davacı olacak ve "Ya Rabbi bu müslüman ümmeti
beni yalnız bıraktı" diyecektir. Bu ayetlerin anlamı nedir acaba?
Şimdi bir daha üç ezvaceh'i alttan üste gözden geçirelim.
**Cehennemlikler iki takım olarak orada ebedi kalacaklar
kimselerdir. Vakıa suresi 41 ila 45,(Müslümanlar) ve 46 ile 74
arası (ateistler) olarak iki evvaceh=çifttir.
**Cennetlikler Vakıa 27 ila 40. ayetler arasındadır. 39 ve
40. ayetler "Cennete alınacakların çoğunun şimdiki müslümanlardan,
pek azının ise önceki ümmetlerin günahkarlarından transfer
edileceğini" söylemektedir.
**Naim'ler en üsttekiler, Makamı İbrahim'in Makam'ı İdris'in
Ali İmran 110, 104 ve 114'lerin yeri olan NAİM'e alınacaklar için
Vakıa 13-14. ayetler şöyle buyurulmuştur: "Naim'e girecek olanların
çoğu önceki ümmetlerden, pek azı ise sonraki ümmetlerdendindir"
buyurulmuştur. Babil krallığı, Lut döneminde dünya nüfusu yüzbinden
az, Hz. İsa'nın doğumunun esas alındığı milat yılında ise 500
milyondur. Bunun yarısı çinliler gibi mongol ırkı, kalanın yarısı
Negro totemcileri ve kalan da beyaz ırktır. Sadece Hz. İsa'nın
çağında, Meryem-İsa yanında onu Vaftiz eden Yahya ve Ali İmran
ailesinin hamisi Zekeriya peygamber ile Danyal Peygamber vardı. Yani
500 milyon kişinin yaşadığı dünyada sadece Nasıra ve yöresinde bile 6
elçi vardı.
Bir dinin ilk inançlılarına monofozist=Sabiiye denir.
Kur'an'da da geçen Sabiiye dini mensupları ve Hz. İbrahim'in
HANİFLERİ, diğer bozulmamış dönemdeki havariler, İslamiyetin daha
bozulmadığı dönemdeki Ali İmran 110 sahabeleri. İslamın bozulmasıyla
sahabelerin monofizismine dönmek isteyen Ali-İmran 104'leri ile ehli
kitab batılılardan akıl ve tahkik yoluyla müslüman+HANİF olan Ali
İmran 114.leri toplasanız, çok az bir sayı tutar. Bu yüzden, Sabii,
kitabi islam dinleri ve HANİF dini toplamı itibariyle NAİM'e
girenlerin PEK ÇOĞU önceki ümmetlerden; PEK AZI' da sonraki
ümmetlerdendir.
Biraz daha açmak gerekirse, şu an dünyada 1 milyarı aşkın
müslüman var ama, bunların PEK AZI (104 , 110 ve 114 mensupları)
Naim'e gireceklerdir. Diğerlerini ise ya bir aşağıdaki SAĞ Cennet İLE
YETİNECEK ya da Cehennemi kucaklıyacaklardır. (O gün Cehenneme
sorarız, doldun mu? Cehennem der ki, "Daha var mı?" ayetinin sırrı da
budur.)
(1) En üstte ÜST=HANİF'ler, (2)altında her çağın her dinden
bozulmamış SAĞ= MÜSLÜMANLARI, (3) bunun altında dünya benzeri olan
ve günah-sevab tartısı eşit olanlar diye tasvir edilen ARASAT, (4)
onun altında Cehennem ve (6) Cehennem kazanının altında ateşin ta
kendisi olan Sekar! Bir de yine en üstte ve bir tek kişinin
bulunduğu "MAKAMI İBRAHİM ile 7 kat...
Cehennemi bir kazan gibi düşürseniz, bunun ısı katmanları,
bunlar içinde anaforlar (Kuyular, ğayye uçurumlar Veyl uçurumu vb.
vardır. En altında Siccin yani kazanın dibi vardır. Bunun da altında
tam bir felaket yani, kazanı ısıtan direkt ateş, yakıt anlamına gelen
ve kazanın üstüne geçilmeyen SEKAR vardır. (Müddesir suresi
26.27,28, 29,30,31.ayetlere bakınız. )
Şeytan bile kazanın en dibi olup metal azabı veren Siccin'de
ebedi konukken, kazanın altındaki ateş içinde kimler olabilir ki?
Yanıtını ekstremlerde aramamız gerekir. En yükseğe (Naim'in de tepesi
olan İLLİYYİN'e alınanlar, Hanif alimlerdir.
Ama bunun tersine kazanın dibindeki ateşe atılanlar ise yine
ALİMLERDİR. Nitekim, tüm zamanların en büyük gelmiş geçmiş alimi olan
İbni Muğiyre bile Sekar'a atılacak olan pek az kişiden biridir. Bu
yüzden Alimlerin ilmini hangi amaçla kullanmaları gerektiği yani
yollarını iyi seçmeleri gerekir. Hizbüşşeytan alimler ve Hizbullah
adını alan ama aslında Hizbuşşeytan olan Zalimler (Gonca Kuriş için
Fatiha lütfen) için SEKAR vardır.
Allah'ın yolunda olanlar için en üst makamlar, şeytanın
yolundakiler için ise Şeytanın bile altındaki SEKAR vardır. Alimler
için sadece siyah ve beyaz vardır, ortası arası, GRİ dereceleri hiç
yoktur. Ya Herru ya Merru örneği, Ya "Devletbaşa ya kuzgun
leşe" NAİM(İlliyyin) ve SEKAR(Siccin=Kazan, sicil altına) dışında
seçenekleri yoktur. Cennet, Arasat, Cehennem'de bir tek gerçek alim
bulunmaz. (Kendilerine Hadis, Tefsir, Mezheb alimi diyenler hariç)
Çünkü alimlik mertebesini, Allah bunu hak etmiş kullarına en son
nefeste söyler. Kim kendinin alim olduğunu söyler ya da müridlerine
söyletirse, gideceği yer SİCCİN'dir ve şeytan ile birlikte azap
görürler. Sekar'dır. Eğer gerçekten Allah'ımızı yolu dışında sapık
bir Alimin gideceği adres SEKAR'dır.
Şeytan (İblis) Cennet'e alınmıştır, çünkü mümin olmuştur.
Çünkü Ali İmran'daki gibi "Siz inanmanızdan sonra Kafir mi oldunuz?"
ayetinin muhatabı olarak, son nefesinde sapmıştır. Yani Şeytan
zekidir, Allah'ıyla Cennet'te muhatap olmuş, Cennet Haznedarı
MELEK=Azazil adını almıştır. O Allah'Imıza bizden daha çok şahittir.
Zeki olan biri konuştuğu Allah'ı inkar etmez, ama size-bize inkar
ettirir. Ademe secde etmeyerek, önce ağzından taşanları, sonra bundan
da büyük olan kalbinden geçenleri kusmuştur, İnsan'a olan
kıskançlığından parmaklarını kemirmiştir, Secdeyi reddetmiş ve son
nefesinde ALLAH ile anlaşma yapmış "Öldürülmemesini, zamanda bir
ileri bir geri giderek, önce yaşlanıp, sonra gençleşerek (alternatif
akım benzeri CPT4) zamanını dilemiştir ve Allah da ona bu isteğini
vermiştir. (Alternatif zaman, zamanda hep ileri ya da hep geri değil
de, bir ileri bir geri giden zamandır. Şeytan tam ölecekken, zamanı
geriye çalışır ve gençleşir. Allah'a asi olduğu güne gelince e
yeniden zamanı ileri çalışır. Alternatör zaman CPT simetrilerinin
T=Zaman simgesinin T4 tipidir. Bunu ayetler de doğrulamaktadır.
Örneğin "Cehennemdekilerin derilerini bir kavurur bir de hiç yanmamış
gibi yaparız ve yeniden yakarız...." ya da "Cennet'teki hurilerin
bekaretlerinin izale olmasından sonra yeniden bakire olmaları"
ayetlerini araştırmakta yarar var. Araştıracağız, çünkü karşınızdaki
kişi Hans Ayberg olup, araştırarak, tahkik ederek, bilimsel
soruşturarak, Kur'an'ı analiz ederek bu günlere geldi.)
Konu'da kritik bir noktaya geldi: Pekiyi gelmiş geçmiş bu
kadar müslümanın adresi var mı?
Elbette yine Ali İmran suresinde var: 102-103-104.
ayet "Doğulu Hanifleri DOĞRU DOĞU" yu yani bunları benimseyen sizleri
anlatır.
101 ve 110. ayetler O çağın müslümanlarını, Merkezci
Hanifleri anlatır. Örneğin 101. ayet "Allah'ın ayetleri size inip
okunurken, aranızda da RESULÜM bulunurken nasıl inkar edersiniz? Kim
ayetlere sarılırsa kuşkusuz doğru yola iletilir." Onlar da DOĞRU
DOĞU'dan ve aynı zamanda bizim kaynağımız olan kişilerdir,
Bizler "BATIN BATI=Saklı Batılı olduğumuz için kaynağımız da DOĞRU
DOĞU'dur.
Doğru Doğulu içinde kalanlar 104. ayet sonuna kadar, fakat
dışana çıkanlar 105. ayette anlatılır. Bu ikinci gruba "DOGMATİK
DOĞU, DOGMA DOĞU" denmektedir. Anlamı ise Tahrif eden, tahrip eden,
İNAK'lara sapar, orijinalini bozandır. Onlar DOĞRU DOĞU'da DOGMATİK
DOĞU'ya kayanlar olup tanımı şöyledir. (105)
"Kendilerine apaçık ayetler geldikten sonra (örneğin
hristiyanların asıl, ortodoks, katolik mezhepleri gibi) tefrikaya ve
TELEF'e (Ayrılık ve kayıplar, alt mezhepler ve fire verenler ile
bunların kurucularının yoluna vb.) düşenler gibi olmayın onlara
(Kurucu ve müridlerine) büyük bir azab vardrı.
106:"Kimi yüzlerin ağardığı (101 ila 104 ayetlerdeki
kardeşlik sevgi, Allah'ın ipine tutunmak gibi tek din vb.) kimi
yüzlerin karardığı (116 ve sonrası) o günü düşünün. O gün yüzleri
kararanlara, inanmanızdan sonra (Tek din ve mezheb emrine karşı
çıkıp, Hakem Amr İbnül As, Muaviye Hakem oyunları sonucu ortaya çıkan
Ali yanlıları ve Muaviye yanlıları mezhepleri, ilk ayrılık ilk
telefler, ayetlere inanıp, sonra şii ve sünni diye iki mezhebe
parçalananlar kastediliyor) KAFİR mi oldunuz? İnandıktan sonra inkara
sapmanız karşılığında tadın bakalım büyük azabı" denir.
Buu izleyen 107-108-109. ayetler ise yüzleri ağaranları
anlatır.
110.ayet 101.de kalan "Sahabe" sözünü alır ve tıpatıp 104-
114 gibi "İyiliği emredip, kötülüğü yasaklamaktan" paralellik
oluşturur. Öte yandan 110.ayetin içindeki "Eğer Kitab ehli de inanmış
olsalardı, kendileri için çok hayırlı olurdu. İçlerinde İNANANLAR da
var olmakla birlikte çoğu yoldan çıkmıştır" diyerek 112.ayet sonuna
kadar bu BATIL BATILILARIN kötü durumları anlatılır. BATIL BATILI'nın
anlamı, DOGMA DOĞULU gibi kendilerine inen ayetlerin meallerini
bozarak, Hadislere (İncillere) boğarak başka bir din oluşturup, adını
HAK DİN diye lanse edenlerdir. Bugün batıda hangi fırkaya
(Fraksiyona, mezhebe) sorarsanız sorun, "Hak din biziz, Hak mezheb
biziz, hak tarikat biziz" derler. (Orthodox ve Catholicler vb. İslam
Katolik ve ortodokslarına da Sünni_Şii deniyor) Oysa bunların dışında
çıkan PROTESTANTLAR=Hanifler ise en iyi (Ehveni şer, Ğalatı Meşhur)
iannanlardır. Allah ile kulu arasına ne papazı korlar, ne günah
çıkarırlar ne de süslü kilise heykellerine tapınırlar. Müslümanlık en
yeni din olduğu için , eski dinler gibi henüz PROTESTANTLIK aşamasına
gelmemiştir. Zaten İslamda Reform da olmaz, İslamın ilk biçimi olan
HANİFLİK=PROTESTANTLIK baştan Allah tarafından bizlere önerilmiştir.
İslam'ın ortodoksluğu Sünnilik'tir, Katolikliği de Şiiliktir.
İslam'ın protestantlığı ise yeni bir reform değil Hanifliktir.
Haniflik İbrahim'den 110 adreslilere ve onlara ileride uyacak olan
104 ve 114 adreslilere aittir. Doğulular nasıl sapmışsa, daha önce de
batılılar sapmıştı:
113. ayete kadar BATIL=İptal edilmiş, battal batılalar
anlatılıyor ve 113.ayette sözü yeniden "Kitab ehlinin hepsi bir
değildir. Onlardan az bir kısmı geceleri (Batılı Gizli müslümanların
geceden başka şansı yoktur.) secdeye kapanarak (Göstermeden,
yakalanmadan ibadetlerini yaparak) Allah'ın ayetlerini (Bilimsel
çözümleme yoluyla, bakınız Ankebut 43. ayet: Allah bilimsel
misallerini tüm insanlara veriyor ama onu sadece Alimler anlıyor.)
durmadan okuyanlardır.
114-115: Onlar Allah'a (Allah'ın üzerine Resulullah'ı onun
üzerine Şeyh efendiyi koymazlar) ve Ahiret gününe inanırlar, (Emekli
müftü sormuştu, hakikaten bir daha halk edilecek miyiz? Ya biz
yaratılmazsak? diye samimi konuşmuştu ve cevaben "biz Karadeliğin
yutacağı bu evrenin ardındaki tünelden akdeliğe nakledileceğini ve
burada yutulan ne varsa aynen orada yeniden yaratılacağını
ispatladık, bizimyeniden yaratılmaya ve Ahırete ilişkin zerrece
kuşkumuz yok" ) iyiliği emrederler, kötülüğü yasaklarlar, hayır
işlerinde birbirleriyle yarışırlar. İşte onlar iyilerdendir. Onların
yaptıkları hiç bir hayır karşılıksız bırakılmayacaktır. Allah
kendisinden çok korkanları bilir."
Kimdir çok korkanlar? Cevabı hem Ali İmran 102'de var hem de
FAATIR 28 "Allah'tan kulları içinde yalnızca Alimler korkar"
bildirgesinde var. (Aşk ehli yılışıktır, Allah'tan korkmak yerine
aşık-maşuk misali Gelin gitmeye bakar. Sevgi tamam ama, Mütteki=Saygı
yani "Korkuyla karışık sevgi başkadır. Bilim ehli yılışık değildir,
Allah işlerinde çok ciddidir, Allah'ı gözüyle gören, Allah'ı bilen ve
Allah ile birlenen ŞUARA yalanlarına inanmaz. Resulullah bile
Mir'ac'da 70 bin perde arkasında Allah'ı görmedi, bilemedi ve
birlenemedi, ama, ehli şiara (Aşk ehli, şeyh-şıh vb.) her gün Allah
ile halvet içindeler. Onların yanıtını da Şuara suresi veriyor:
218 " O Allah ki namaza kalktığınızda görüyor." (Dosdoğru
namaz kılanlara ya da Maun=Yüzüne çarpılan, kabul edilmeyen, iade
edilen namaz ikilemini bildiriyor. Çünkü namazı günümüzde sadece
müslümanlar kıldığı için ehli kitaba hitap etmiyor, SİZE ve BİZE
hitap ediyor. Ayrıca "Onların kıldığı namaz onları azdırmak içindir,
kıldıkça azarlar. Tuttukları oruç ise sadece açlıktır, tutmasalardı"
verilerini de anımsayınız. )
219-220: Secde edenler arasında dolaşmanı da görüyor. (Neden
Resulullah secde edenlerin arasında dolaşıp secde edenlerin önünden
geçip namazlarını bozsun ki? Buradaki secde Ali İmran'daki Senin
ardından senin adına kurulacak olan sayısız mezheb, fırka, telefat,
tarikat, Şeriatçı parti, Katilliğin adını Hizbullah koyanların
azgınlık namazlarını kapsıyor. Din bir tek HANİF'lik iken binbir
fırka ve fıskk oldu.) O işiten ve bilendir.
221:Şeytanların kime ineceğini haber vereyim mi?
(Şeytanlar "Şeyhi olmayanın şeyhi Şeytandır" ve "Şeyhe herşeyinle
teslim ol" diyenler üzerine inerler. Kulu ile Allah arasında üçüncü
şahıs olarak dikilip buna şeriat diyenlerin üzerine şeytanlar iner.)
222: Onlar günaha ve iftiraya düşkün olan herkese inerler.
(Ehli tarikatlara selam yola devam!)
223: Onlar şeytanlara kulak verirler, çoğu yalan söylerler.
(Söyledikleri şeyler Allah'tan değil şeytandandır. Örneğin İflas
Holding "Bakmakla yükümlü olduğum bir eşim ve Amerika'da okuyan bir
çocuğum var. 900 milyon lira dışında bir tek kuruşum yok.
Örneğin, "Ben İzmir'den emekli vaaz olarak emekli maaşımdan başka bir
kuruş gelirim yok" diyen Fethullah Gülen ve Antalya kuyumcusu olup da
2,5 ton altını için, "Bunlar benim değil, arkadaşlarımın, ben
Amerika'ya 1000 dolar borç alarak gidip yerleştim" diyen Ahmet Hulusi
(Akten) gibi yalancılar)
224 Şairlere ise ancak azgınlar uyar. (Şuara=Şıh, Şeyh,
Misyoner, maaşlı Ruhban yani cami imamlarımız ve müezzinlerimiz ve
özellikle sapık TASAVVUFÇU'lar. Bunlar Şeriat, Tarikat, Marifet ve
Hakikat masallarıyla ve şiirlerle, ilahilerle gözboyarlar. Aradıkları
hiçbirşey Kur'an'da olmadığı için Hadislere dört elle sarılırlar. Bu
onların kitaplarıdır.)
225: Görmez misin onlar her vadide şaşkın olarak dolaşırlar.
(Tarikatlarının şubelerini açar, bir beldeden bir beldeye müridlerini
gezer ve tahsildar gibi para toplar, finans kurarlar, banka kurarlar,
sözde Bosna'ya para toplarlar yani dağ-vadi dolaşırlar. Dağ
yamaçları kıtaları vadi okyanusu simgeler.Vadinin ötesi mesela
Amerika oluyor. Böyle şaşkın Amerikan yurttaşları hatırlıyor musunuz?
Ahmet Hulusi (Akten), Edip Yüksel, Fethullah Gülen, Amerika'ya
kaçırdığı paralarla oraya yerleşen Süleyman Mercümek gibi şuaralar...)
226: Ve onlar yapmadıkları şeyleri söylerler. (Evliya olup
uçtuklarını, Allah'ı gözleriyle gördüklerini, Allah ile
birlendiklerini, zuhuratlarda her gece Resulullah ile konuşup, yeni
yeni bin Hadis daha aldıklarını, .kerametlerini vb.)
227. Ancak iman edip yararlı işler yapanlar Allah'ı çok
ananlar ve zulmedikten sonra öclerini alanlar müstesnadır. Haksızlık
edenler, hangi sonuca gideceklerini yakında bileceklerdir. (Tasavvuf
ehli içinde gerçek ermiş, gerçek şair, gerçek sanatçılar vardır.
Ortadoğu ve Doğu (Hindistan Babür vb.) tasavvufları Nirvana'cıdır
(Fena filah, Allah ile birlenme) evliyaların öldüktenrn sonra yeniden
doğup kutup olduğuna inanırlar. (Reenkarnasyon sapıklığı) Allah'ı
(Buddha'yı) gözle görürler ve sonra kendileri Nirvana olurlar. Hint
yoluna şeri'ati Hint okullarına(Ekollerine) Tarkana=Tarikat ve
Yogaizm, Fakirizm, Brahmanizm gibi istidraclara da MARİFET derler,
varınr siz HAKİKAT'i bulun! Oysa Batı'daki (Endülüs) Muhiddini Arabi
ve İbni Haldun gibi bilime dayalı Tasavvuf ile, Kuzeydeki (Dede
Korkut öğrencisi Hoca Ahmed Yesevi ve onun öğrencileri olan Taptuk
Emre, Şemsi Tebrizi, Hacı Bayram Veli ve bunların öğrencileri olan
Yunus Emre, Celaleddini Rumi hacı Bektaş Veli vb. GERÇEK
tasavvufçulardır. Bu ulu kişilerin öclerini, intikamlarını onları
yerin dibine sokan EDEB ALİ'den nasıl aldığını ileride anlatacağım.
Yeniden dönelim Şuara Vakıa ve Ali İmran içindeki "Kafir"
diye anılan müslümanlara: Hani ateş halkı, ebedi cehennemde olacak
olan yüzleri kararacak olanlara... Denizaşırı Birleşik Türk
emirliklerimize ve şeyhliklerimize... Bunlar Şuara'da, Vakıa 45.
arkasındaki Cehennemliklerde ve Ali İmran 116.ayette adreslenen
müslüman gardaschlarımızdır. Amerikan yurttaşı Merve bacılarımızdır.
Babasının Türk Hizbullah'ı için (Batman) finansörlüğünü yaptığı ve
İslam Şehidi GONCA KURİŞ için "Layığını buldu kemalist laik"
diyenlerdir. Bunlar Kuriş öldürüldükten sonra susanlardır, çünkü
onlar Hizbullahçıydılar, geri dönebilirler mi? Başörtü için
meydanları dolduran kuru kalabalık dişi militan bacılarımızdan (!)
bir teki bile çıkıp da "Gonca Kuriş" için bir eylem yapmadı. Ama
partileri bir işaret çaksın, hepsi anında sokağa dökülür, erkekleri
de Cuma namazı arkasından İstanbul'u işgal ederler...
Onlar kendi nefislerine zulmederek, ayetleri inkar edenler ve
kafir diye damga yiyenler değil midir? Onlar Türkiye dolusu tarikat
barikatı kuranlar değil midir, Yeşil Sermaye kaplanları değil midir?
Finansları, Bankaları, ticaret odaları vb. ile zengin değller midir?
Milyonlarca oy-rey (evlat) sahibi değiller midir? Onlar Cennet'in
tapusunu ceplerine koydular ebedi orada kalacaklardır artık...
Ali İmran 116: O İnkar edenler var ya, onların ne malları ne
de evlatları onları Allah'a karşı hiç bir yarar sağlayamayacaktır.
Onlar ateş halkıdır. Orada ebedi kalacaklardır. (Cennet tapusunu
cebinde bilenlere selam)
117:Onların bu dünya hayatında harcadıklarının
durumu 'kendilerine zulmeden bir topluluğun, ekinlerini vurup da
mahveden kavurucu ve soğuk bir rüzgarın (Ekonomimizin) hali gibidir.
Allah onlara Zulmetmedi, onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.
(Yeşil sermaye olup Amerika'ya uçan paralara da selam, şu andaki
ekonomimizin içler acısı durumu o kaçan paralar yüzünden)
Ali İmran 118. ayet klasik müslümanlarla (Süfyaniler) biz
Hanifler arasındaki ilişkiyi şöyle anlatıyor."Ey inananlar
birbirinizden (Haniflerden 104 ve 114 grubu) başkasını sakın sırdaş
edinmeyiniz. Çünkü o içinizdeki kafirler (Süfyaniler) sizlere
fenalık etmekten bir an bile geri kalmaz, her türlü sıkıntıya
düşmenizi dilerler. Öyle ki, kin ve düşmanlıkları ağızlarından
taşmaktadır. Kalplerinde gizledikleri ise daha da büyüktür.
Düşünürseniz, biz size ayetleri açıkladık.
119-120: İşte siz öyle kimselersiniz ki, onları bile
seversiniz.Oysa onlar sizi asla sevmezler. Siz kitapların tümüne
inanırsınız. Onlar sizinle buluşup "biz de sizin inandıklarınıza
inanıyoruz" derler. Ama başbaşa kaldıklarında tırnaklarını
kemirirler (parmaklarının uçlarını ısırırlar.) De ki kininizle
geberin, Kuşkusuz ki Allah kalplerin içindekileri hakkıyla
bilmektedir. Size bir iyilik dokunsa bu onları üzer, başınıza bir
musibet gelse bu onları sevindirir. Eğer sabreder ve Allah'tan
gereğince KORKARSANIZ onların hileleri hiç bir zarar vermez. Çünkü
Allah, onları kendi hileleriyle kuşatmıştır."
Ayetlerde artık onları sevmememiz, siz ve biz müslümanız diye
hoşgörmemiz yasaklanmış onlarla savaşma emri gelmiştir: "Onlara deyin
ki, 'artık kininizle birlikte geberin! Kuşkusuz Allah kalplerde
gizlenenleri hakkıyla bilicidir. Size bir iyilik dokunsa bu onları
üzer, başınıza bir musibet gelse onları sevindirir. Eğer siz
Allah'tan korkmakta sabırlı olursanız, onların hileleri size hiç bir
zarar veremez. çünkü Allah onları gelecekte yapacakları her
şeyleriyle birlikte kuşatmıştır. "(Bu ayetler aynı zamanda
gelecekteki "Mehdi Hanifler ile Süfyani Hadisler kavgasıdır ve
kıyamet alametidir.)
Kıskançlık ve kin ve düşmanlık ağızlardan taşmaktadır. Oysa
biz BARIŞçıllar "Sırf müslüman olduklarını söyleyerek münafıklık ve
riyalarıyla gözlerimizi boyayanlardan, ve de iyi niyetimizi istismar
ederek kafirleşenlerden oldukları kalplerinde depolandığı halde, biz
onları bile sevdik ve seviyoruz. Ama ayetlerden anlıyoruz ki,
sevemeyeceğiz. Onların bizi sevmediklerini artık iyice anlıyoruz.
Oysa biz Avni'nin Kur'an yerine geçirmek istediği Nur
Külliyatını bile sevmiştik Ama o ve casusu olduğu cemaati bizim
bildiğimiz "Kur'an'ımızı" sevmezler, çünkü Kur'an ayetlerinin tamamı
hep Hadislere ters düşmektedir. Kur'an'ın yerine Hadisleri kor ve
sizi istenilen kıvama getirirler. Amaçları Saidi Nursi (Saidi
Kürdi'dir aslında) külliyatını size okutup, dikte edip, yazdırıp,
ezberletmektir.
Nurcu basın organı yazıyor: Kur'an'da ne varsa tamamı
Bediuzzeman'ın Külliyatında vardır. "
Yani neredeyse Kur'an okumayın bunları okuyun deyecek.
Bakalım Allah'ımız ne diyecek (Ayeti araştırınız)
"Denizler mürekkep olsa, tüm ağaçlar yontulup kalem olsa, tüm
cinler vi insanlar bir araya gelse, ebediyen, Kur'an'ın bir ayetinin
benzerini yazamazlar."
Haydi Hanifler, Burada bir yol ayırımına girdik. Ya ayetleri
savunan HANİFçi ya da (Yusuf 111. ayetteki "Ma Kane HADİSen
YÜFTERA=Kur'an sizlerin İFTİRA ettiği HADİSler gibi uyduruk
değildir./O Kelamullah =Allah sözüdür" gereği) HADİSçi olmak
zorundasınız. Hanif=Mehdist ve Hadis=Süfyani olmak zorundasınız,
çünkü sizin genlerinizi izleyerek çocuklarınız da bu iki seçenekten
birini tercih edecektir. Budist niçin budisttir? Atasından aldığı
genlerle.... Süfyani niçin Süfyanidir, atasının genleri sayesinde...
Siz Hanifler gelecekteki doğacak ve milyarları bulacak
kuşaklarınızın atasısınız ama hatası olmayın ve artık yolunuzu seçin,
haydi kımıldayın biraz! Doğru doğu ile Batın Batı tek millettir.
(104, 110 ve 114 Milleti İbrahiyme diye ayette geçer) Dogma Doğu ile
Batıl Batı da bir tek millettir. İlki Mehdist ulama Hanifçiler
ikincisi Süfyani fukaha Hadisçiler...
İki doğu ve İki batı'nın Rabbi olan Allah Rahman suresinde
bunu söylüyor hala anlamadınız mı?Her şey iki kutupludur, zıttıyla
kaimdir!

(continued on Qesim-5)

Hans von Aiberg
Not: Sitelerimizdeki bütün içeriklerin her hakkı saklı olup, bunları İnternet web sitesine kopyalamak, çoklu ortamlara yönelik elektronik paylaşım ve dağıtıma açmak, televizyon, radyo, gazete, dergi, broşür, kitap vb yayınlamak. Bu bilgilerin kendine ait olduğunu bildirmek. Bilgiyi üretmeden kopyalama, sahiplenme, fikir haklarını yasal olmayan yollardan kullanma. Fikir eserlerinin korunmasını amaçlayan, 5237 sayılı yasanın 7/2 maddesi, 5728 sayılı yasanın 138. maddesi, 5846 sayılı yasanın 71/1 maddesi ve Türk Ceza Kanununun 53. maddesine göre haklarında dava açılacağı gibi cezai yaptırımlar uygulanacaktır.
Sosyal paylaşım sitelerinde kullanılması, alıntı yapılması, kendininmiş gibi gösterilmesi yasaktır. Sayfamızdan direkt link ile, kaynak gösterilerek paylaşılabilir olup, reddetme tasarrufu yazarımız Hans von Aiberg'in takdirindedir.
Geri Dön     Yukarı Çık