124 Nolu Mail | |
Tarih: | Haziran 30 2001 Cumartesi - 20:04 |
Konu: | Bülend Kurtay cahil değil Hanifsin2 |
slm&slm, Hanifler İkinci bölümü yayınlıyorum, lütfen birinciye ekleyiniz. Ben bu gibi mazlum kişilere atılan iftiralara böyle göğüs gerdim, ama karşılığında bize teşekkür edeceklerine beni "Cinci"lik yoluyla "Mülti Milyarder" olan biri diye yazdılar. Bunları suskun uzun yıllardan sonra ilk kez yazıyorum ve artık yazmalıydım. Artık bir şeyler bilinmeliydi, Çünkü Dinç Bilgin, Zafer Mutlu, Tevfik Yener, Selahattin Duman ve Ali Kırca ile olan ilişkilerimi e- mail'imdeki 4000 kişinin üçte biri sorup duruyor ve sustuğum için beni suçluyorlar. "Hala susacak mısın?" diye... Yok düşmanlığa devam edeceksiniz, ZATEN DÜŞMANIMDINIZ değişen bir şey olmayacak, sadece yeniden küllenecek bu düşmanlık... Dost acı söyler ve kimsenin ahı kimsede kalmaz. Özellikle ben buna şahidim: Bana "Kim bu adam" diyen ikinci bir nurcu grup daha var. Biri ötekinin yazısını referans göstererek "Kimine göre Yahova Şahidi kimine göre morfinman" diye birbirlerinden alıntı alarak ve birbirlerini kaynak göstererek yazdılar. Meğer Nursi tarikatının şeyhi Mehmet kutlulular Yeni Asya Çetesi militanlarına "Kolumda kırk kadar morfin-eroin iğnesi izi olduğunu" tesbit ettirmişmiş. Allah'a havale ettim. Yıllar sonra 16 yaşındaki özkızı bir diskotekte aşırı beyaz zehir kullanmaktan komaya girerek can verdi. (Allah Rahmet eylesin, beddua ettiğime bin pişman oldum, gizlice mezarını ziyaret ettim. Ben başkaları gibi musibetlere sevinmem, o kişiler benmişim gibi üzülürüm.) Böyle bir tesadüf olamaz. Çünkü evrende tesadüfe yer yoktur ve Allah herşeyi kuşatmıştır, kotrol altındadır. İleride sizlere gazetecilik serüvenlerimi yine anlatacağım. O zaman haksızlık yapanların ne hale geldiğini daha iyi göreceksiniz. Aktüel bir haber olarak birinin Aids tedavisi gördüğünü birinin Bana haksızlık yapanların halini gördünüz, biri Aids'li (Aktüel bir haber olacak)... Biri Asansörden düştüğünü. (Ali Kırca) bir diğerinin mahkemelerden kurtulamadığını ve yurtdışı çıkma yasaklı (Zafer Mutlu) olduğunu ve bütün bunlara cevaz veren, benim de sözde eski arkadaşım, DİNÇ BİLGİN'in hapiste olduğunu bir tesadüf diye yorumlayamazsınız. Hayat böyledir, kendinizi benim bıraktığım makamlarda bir şey sananların hali budur. Bakalım sırada kimler var? Bence sırada "Kim bu adam yahu?"diye... Tamam sizler takıyyeci(Münafık) tedbirci (riyakar)kişiler var.Şu mahut Edip Yüksel Mollası gibi "Her seferinde ben bu adamı tanımıyorum, kim bu?" diye soracak mısın hala şark kurnazı?... (İlgilenenler Yeni Asya'nın Devlet Arşivi ve Milli kütüphanesindeki sayılarına bakıp, benim Diyarbakırlı Yahudi, Mossad Ajanı olduğumu, Malatyalı Ermeni olduğumu, Papa'nın gönderdiği bir İtalyan olduğumu ve daha neler neleri okusunlar. Sonra da "Be hey adam sen kimsin?" sorusuna yanıt bulsunlar. Bunu soran OFM devam ediyor.(Seç-kopyala-yapıştır yöntemiyle aşağıya alıyorum.) Aklinca kalkmis, 14 asirdir bu din ugrunda gecesini gündüzüne katip ALLAH'in dinini bid'alardan ve seni gibi sahtekarlardan arindiran ve sadece ALLAH(svt)'in rizasini düsünen hic kimse kalmamis gibi, orda burda kelime kalabaligi yaparak at kosturup hakiki müslümanlari rencide ediyorsun. Hayır sevgideğmez dostum, senin yine matematik hatann var. 14 yüzyıl önceki din benim dinim olan HANİF din. Seninki bundan 220 yıl sonra uydurulan HADİS dini...Onun için 12 asır önce diye lafına başlamalıydın. İkimizin dini arasında 220 yıl fark var. Çünkü benim 14 asırlık dinimde ne hadisler vardı, ne mezhepler ne evliya masalları ne bidatlar vardı. Bunlar sonradan mezheplerle birlikte, Emeviye Abbasiye saltanatçıları ile birlikte çıktılar , senin dinini onlar belirlediler. İkimiz de müslümanız ama dinlerimiz ayrı. Ne demek istediğimi yazılarımı okudukça anlayacaksın. Gözün bende olsun, benden ayrılma, izlemeye devam et, az sonra.... Diyorsun ki, Ya göründügün gibi ol, ya da oldugun gibi görün. Bak benim adresim, samimi yazılarım, sitem, e-mallerim ortada. Sen bana ulaşabilirsin. Ama ben sana ulaşamam, çünkü sen adresini üç kez ısrar etmeme rağmen vermemişsin, olduğun gibi görünüp göründüğün gibi olmayı bir de sen denesen. Şu telefon sapıkları neyse e-mail sapıkları da o... Bence korkma, senin sapkınlıklarına yardım edebilirim. İçinde bulunduğun cemaat seni Ali İmran 102.ayetteki "Hani sizler ateşten bir çukurun tam kıyısından düşmek üzereydiniz..." tehlikesine götürüyor. Gel "Kalplerinizi uzlaştırdı, kardeşler oldunuz" ayetine uyalım. Hz. Adem'in 2 oğlu vardı. Habil (Kardeş) ve Kaabil (Kalleş) yolunu sen seç, asla kelime oyunu, muğalata veya damagoji yapmıyorum, tüm gönlümle çağırıyorum. Olduğun gibi ol ve göründüğün gibi ol. Ama sana gaz veren ve seni militan seçenlerden olma! İçimi-dışımı biliyormuş gibi hiç bir kanıtın olmaksızın uydurup durup, ZANNEDİYORSUN, "Çünkü Zann=paranoyak psikopatlık, hem hastalık hem Büyük günahların büyük bir bölümüdür. Yüftera İftira haline geldiğinde ise en büyük günahlardan üçüncüsü olur. "Sen hiç ölü kardeşinin etini yemek ister misin? (Bunlar ayettir, araştır bakalım, belki sana vicdan azabı olur.) Diyorsun ki, Türk oldugun halde, ve diger bu son yazilarinda anlattigin hic bir ilmi vasifa sahip olmadigin halde, ne diye atip duruyorsun Haydi artık bir karar ver: Ben Yahudi miyim, İtalyan mıyım, Ermeni miyim, Kürt müyüm, Türk müyüm? Eğer buralıysam, Kayserili miyim, Malatyalı mıyım, Diyarbakırlı mıyım, Elazığlı mıyım? Kilisli mi Laz mı, Trakyalı mıyım... Şivemden belli olur. Herkes bana "İstanbul şivesini en iyi konuşanlardan birisin" diyor. İstanbullu muyum? Ha o'nu da söyleyeyim, ben Türkiye Türkçesinin dışında Azerice, Türkmenistan Çağataycası, Kıpçak Özbekçesi ve Kazan tatarcasını da biliyorum. Bir de buralardan olabilir miyim bir düşün! Şimdi sana Türkistan'dan otuz kent sayarsam iyice maskara olacaksın. Haydi seni kırmayayım itiraf edeyim. Ben Türk uyruğunda bir TÜRK'üm, (Turan içindenim yani Tıpkı Gürcü, Abaza, Arnavut, Boşnak, Makedon, Laz, Çeçen, Kürt vb. gibi yurdumda yaşayanlar kadar türkleşmiş türküm.) Biliyorum, "senin gibi Arabesk, arap aşıklısı, fars aşıklısı, Taliban aşıklısı" olmadığım için çok kızıyorsun ama, ben Türküm. Çünkü Türkçülük TÜRKLEŞME esasına göredir. Affedersin, Türk olmamın bir sakıncası mı var? Bir sakıncası yoksa, o zaman bana TÜRK dediğin için bunu bir şeref ve iltifat kabulleniyorum. Beni Türk addettiğin için şükranlar... Sevgideğmezim, son yazılarımda anlattıklarımın sence hiç bir bilimsel niteliği yok mu? Eğer beni sınayacak bir bilim adamıysan, gel adresini ya da yazdığın bilimsel kitapları bize açıkla ve bu sitede diğer katılımcılarla birlikte fikirlerimizi karşılaştıralım. Ama üslubundan senin bir kitabın olamayacağı anlaşılıyor. Zaten siz gibilerden bir kitap istediğimde ya bana uyduruk hadisleri getiriyorsunuz, ya Nur Külliyatını ya da Reşad Halife yazdığı halde onu tercüme eden ve kendisine ait hiç bir kitabı olmayan Edip Yüksel'i tavsiye ediyorsunuz. Benim bilimsel niteliğimi anlatabilmem sabahları bulur. En iyisi ben bir tek örnek vereyim: Dünyada Karadelikler üzerine 30 kadar kitap bulabilirsin. Ama tüm insanlık tarihi boyunca "AKDELİKLERİ (Beyazboşluk=White Holes) yazan TEK kişiyim ve şimdiye dek ikincisi hiç yazılmadığı içindir ki, hem İLK hem de SON KİŞİYİM. Böyle bir rekora ne dersin? Haydi sen de altta kalma "kırmızı delikleri, mor delikleri" falan yazarak rekor kır. Ama iş öyle değil benimki dünyada okunuyor, çünkü eşi ve alternatifi, bir başka yazarı yok! Bunun anlamı Zağnos dershanelerinde fizik diye okutulan vida, kuyu çıkrığı, palanga, kaldıraç, gibi basit iş makinelerine benzemez. Öyle Akustik, Optik, elektrik ile de anlatılamaz. Sizin yetiştirdiğiniz en büyük fizikçiniz Avni Çetinkurt dershanenizde bunları öğretiyor. Biz karadelik, akdelik diye kitap yazmasak, ondan da haberi olmayacak. Diyeceksin karadelikleri duydum da beyazı ne ayak? Bak sana anlayacağın kolay bir dille gibi . anlatayım belki yararı olur. Dikkat et, bu okuyacaklarını tüm dünya kütüphanelerinde ve insanlık tarihi boyunca hiç bir yerde bulamayacaksın, çünkü burada ilk kez anlatacağım: Evren bir HOLOGRAMdır. Latince Holo(Arapça Hülya), Halo (Halau, Arapça Hayal) kökenlidir. Evren HAYAL ve HÜLYA'dır. Bu rüyadan uyanışı, sadece karakabir yani Karadelikler hazırlar. Balon olan evrenimizin iki boyutlu (x ve y ) yüzeyinde yaşarız. İçinde yaşamadığımız için orada görmediğimiz bir iç uzay vardır.(Kartezyan Z koordinatı) Büyük bir yıldız evrenin yüzeyine eğrilerek yerleşir. Son nefesini verince (Süpernova) bir karadelik olarak, artık görünen yüzeyde değil, buna dik olan balonun içine bir uçurum gibi düşer ve bu tekboyutta karadelik yani yıldızın cesedi saklanır. Uzay-zamanın bu eğrilmesine Tekillik diyoruz. Uzayın eğrilmesini bizler balıkçı ağı gibi gösteririz. Hani Ankebut-41,42,43. ayetlerde Örümcek Ağı misali eğrilmelerden söz ediyorum. Bir de bunun Yıldız değil, atom boyutunda karanoktaları var. (Aynı ayetlerin aynı misallerinden uzayın açılan dört boyut dışında "7 Mesani= 7 gizli, açılmamış, kıvrılı kalmış 7 boyutu olduğunu da anlıyoruz. Bunlara süper iplikler deniyor. Dokuma biçimi aynen örümcek yuvası gibidir. Bu da mikro düzeyde quantum tünel sürecidir." Şimdi iplik miplik nedir diyeceksin ama, hatırını kırmamak için onu da anlatayım. (Hanso Gardaşın sana gurban) Karadeliklerle ilgili ayetlere bakarsak, "Deve'nin iğne DELİĞİNDEN İPLİK gibi çekildiğini" göreceksin. Karanoktalara bakarsan kuantum düzeyinde 11 boyutlu iplikçiklerle örülmüş bu evrenin bir Ankebut=Örümcek yuvası" olduğunu da anlayacaksın. Evren Kıyametle ölümlü olduğu için, "Yuvaların en zayıfıdır" Sağlam olan iplik (quantum tünel süreci, Hablillah=Allah'ın ipi, Ali İmran suresi 102-103) dir. Daha bitmedi: Bu iplikçiklerin içi boştur yani bir Tünel sürecidir. Bu tünel ya da damarlara Kur'an'ı Kerim "Allah size Şahdamarınızdan da yakındır" ifadesiyle Hablilverid=Şahdamarı ya da aort damarı demektedir ki, Rabbimiz bize bundan da YAKIN'dır, ipliklerin iç dünyasında tecelli etmiştir. Orada "Ruhlar alemi" benzeri bir TÜNEL süreci vardır. Bunların görevi gizli değişkenler aracılığıyla ödemek ve dengelemektir. (Bazıları Einstein-Rosen-Podolsky köprüsü bazıları Compansating HOLEgram (Ödeme delik_hologramı demekte, en yaygın adı ise Worm Hole=Kurtçuk deliği, solucan deliği"dir. Her karadeliğin yuttuğu her şey bir anda bu tünelden geçer karşı taraftaki bir evrene (elsewhere) çıkış ucundaki akdelik aracılığıyla kusulur. Bu anında iletim ile Evrenin en uzak her noktası bir adımda birleşir. "Worm Hole" kurtçuk deliklerinin dokusu da tıpkı "Ankebut suresindeki üç ayette olduğu gibi tıpatıp "Örümcek yuvasına" benzer. Bu dokuya Ankebut-43. ayetteki misal adıyla, "Aşağı misal alemi" de diyebilirsiniz ki, bunu Wheeler matematik olarak kanıtlamış, Sarfatti de bir üstündeki "Yukarı Misal Alemi"ni göstermiştir. İşte orada (Tüm Worm Hole'ların skaler vektörü) CORN HOLE vardır. (Nasıl ki Holo=hülya-hayal demekse, Corn=Karn Arapça Boynuz demektir. Tüm boynuzlar çift çifttir. İki boynuz ya da Karneyn) Bunlar "Sidre denen tüm mekanların bileşkesi bir yerde" birleşip biterler ve tek bir boynuz haline gelirler. (Sarfatti-Aiberg uzayı) Bu üst uzayda tüm CORN HOLE'ların toplandığı tek boynuza HORN HOLE=SUR BORUSU ya da Kur'an'daki adıyla İsrafil as.ın üfleyeceği Nefhi Sur denmektedir. (Hyper Space=Wheeler-Sarfatti-Aiberg-Hilbert- Feinberg matematik uzayı) denmektedir. Bunun üstünde de WHOOLE-HOLE (ĞAYBATIN alemi=Tüm Hologromlar. "Ne zamanki baksanız, Allah'ı bir yaratım üzerinde görürsünüz ve Allah Nurunu tamamlayacaktır."ayetlerini araştırınız.) ARŞ sistemi üstünde de WHO (Hu) yani bütün bu hologramların yaratıcısı olan HU0Hüve0O vardır. Böylece Arz'dan Arş'a bir bilimsel Mirac yapıp, İsrafil as.ın ağzındaki Sur borusuna ve bunun içi olan ruhlar alemine kadar uzanabiliyoruz. Bunu bize sağlayan Ankebut Suresi 41-43. ayetler sağlıyor. 41. Ayet bir MİSAL ile Allah'ın Esmaül Hüsna=Güzel adlarından biri olan EL VELİ'nin kendinden başkasına yakıştıralamayacağını, başkalarına isim olarak verilemeyeceğini bildiriyor. Örneğin "İlah" kelimesinin çoğulu "Uluh"tur. Oysa zaten tekil olan ve çoğulu olmayan ALLAH adının çoğulu (Haşa ALLAH'lar Haşa) olsaydı, buna İLAHE denirdi. La İlahe=ALLAH'lar yoktur" anlamındadır, "İLLA ALLAH" illa bir tek Allah vardır anlamındadır. Bu yüzden Yahudiler lanetlenmiştir. Çünkü Aloh adıyla bir tek "Allah" var olduğu Tevrat'ta bildirilmişken, onlar İsrailoğulları ve diğer milletler için ayrı ayrı Aloh'lar=ALOİM oluşturup, üstelikÜzeyir=Ezra için, Allah'ın oğlu dediklerinden kafir ve lain damgası yemişlerdir. Allah'ın adları kendine mahsustur ve çoğulu yoktur. (Örneğin Rahmanlar, Rahimler, Rezzaklar, Azizler, Cebbarlar, Vahidler, Evveller, Muahharlar, Vahidler vb. denmiyorsa Allah'ın 114 adından biri olan EL VELİ de "EVLİYA" diye çoğul yapılamaz. O zaman Allah'ın çoğulu olan İlahe ile kafirlikte hiç bir farkı yoktur. Sözkonusu ayeti şöyle tercüme ederek sizleri kandırdılar: "Allah'tan başka dostlar edinenlerin durumu kendine yuva ören örümceğin MİSALİ gibidir. Oysa evlerin en çürüğü kuşkusuz örümcek yuvası misalidir." Bu ayette şunu yazıyor. "Allah'tan başkasına EVLİYA'lık yakıştıranların misali..." yani LA İLAHE İLLALALAH gibi LA EVLİYA İLL EL VELİYY dememiz gerekiyor. Şimdi buyurun bakalım, ne oldu bizim 1200 yıldan beri süregelen Evliyalarımıza, velilerimize, kutuplarımıza?... Nerede o yüzyılda bir gelen evliyalar, beşyüzyılda ve bin yılda bir gelen evliyalar? Nerede o evliya menkıbeleri ve istidrac kerametleri? Allah, bir adını sadece Hz. Yahya'ya üç adını Resulullah'a Alim adını da İdris as. ve onun yolundan gelen alimlerine vermiştir. Bunun dışında hiç kimseye adını vermemiştir. Eğer EL VELİ ismini verseydi, en başta, Hz. İbrahim'e verir ve ona Veliullah derdi. Ama vermemiştir, bunun yerine Halil=dost (Halilullah, HalilürRahman) demiştir. Hz. İbrahim bile Veliyullah değilken biz nasıl önümüze geleni veliler=Evliya yaptık? Gerçekten kafirlikle karşısındaki Hanifliğin aynı din adı altında olması ağırıma gidiyor. Her şey baştan yanlış. Örneğin Allah'ın adı, Kur'an öncesi Nebat alfabesiyle A_L_L_A_Hüwe diye yazılıyordu. Ama Zalim Haccac diye birisi tuttu ve bu ismi A-L_LA-Hü diye yazdı. L(Lam) yanına 29. harf olan LA (Lamelif) eklerseniz bu makuldur. Ama zaten orada bulunan iki tane LL üzerine "Şedde denen ve bir harfi iki kez okutan" işareti korsanız, bunun okunuşu ALLAH değil ALLLLAH olur. Bu ayıplarının farkına vardılar ve bunu şöyle kurtarmaya kalktılar: AL harfi tariftir, bu yüzden üstüne şedde alabilir" Oysa kaş yaparken göz çıkarmışlardı. Çünkü AL+Lah'ın ilk hecesi harfi tarifse o kullanılmayabilir, örneğin EL Kuddüs yerine Kuddüs ve Ya Kuddüs denebilir. Ama ALLAH'tan AL'ı atıp kalanı LAH diye ya da Ya Lahü diye okuyamazsınız, çünkü bu imlanın çoğulu olur. Yahudilerin Eloh=Tek Allah adını aynı hatayla Eloim=Allahlar" yapması gibi şedde koymak yerine ya Lamelifsiz LL biçiminde ya da Lamelif ile yazılacaksa üzerinde şedde işareti olmaması gerekmektedir. Daha Allah'ımızın adını bile en baştan doğru dürüst yazamışız, harekeleyen de (İsmini yiyeyim Haccac'ı Zalim ya da ZALİM Haccac, yani sahabe dümeniyle Ebu Süfyan'ın adamı. Böyle olunca da Ebu Süfyan'ın oğlu Muaviye ve torunu Yezid bu Zalimane herşeyi günümüze kadar getirmişlerdir. Zaten evliya masallarını da çıkaranlar onlardı. Kendilerinden önce niçin "Evliya diye bir tek kişi bile yoktu?" Unutmayalım ALLAH'ın adını alamazsınız, onunla adaş olamazsınız. İnanmayan Meryem-65. ayeti bir incelesin, anladığını da bana yazsın. Var mı diyeceğiniz, Kur'an'da Evliyalık gibi (bunun yanında şıhlık,mürşidlik, şeyhlik=Şuara 221. ayetten sure sonuna kadar okuyunuz) misyonerlik ve Ruhbanlık (Din grupları oluşturup birbirine yaymak ve PARALI imamlık, maaşla namaz kıldırmak) HARAMDIR! Sabah namazını mahalle bakkalı, öğleni öğretmen akşamı Vali kıldırmalıdır. Kimseye tekrar ve ısrar gelmemelidir, para ya da maaş karşılığında hele bir de üstüne üstlük lojmanlar ve avantalarla atanmış kişilerin arkasında kılınan namaz kabul edilmez. Ona Maun namazı denir ve yüze geri çarpılır. Nisa 102. ayette resulullah ve onu izleyecek olan tüm imam konumundakilere "Sen içlerinde bulunup da namaz kıldırdığında" diye başlayan ayetten de anlayabilirsiniz ki, Resulullah asla kendini sürekli imam tutmamış ve asla para karşılığında namaz kıldırmamıştır. Namazın farzlarından biri "Kur'an'dan okumaktır. Eğer sen Kur'an'da ayet olmayan bir şeyi söylersen namaz o saatte bozulur. Örneğin Maliki mezhebinde (Bir ayet değil ŞİİR ve İLAHİ ) olan Sübhaneke okunmaz, İmam malik, namazın bozulacağına karar vermiştir. Ama kim dinler ki? Muaviye namaza "Semiallahü Limen Hamideh'i oğlu ise babasını tasdik etmek için "Rabbena lekel Hamd"ı eklemiştir. Sonra da sırayı kaydırıp (Hadis uydurtup) birinciyi Resulullah, ikinciyi Muaviye söyledi, Resulullah ise bundan çok hoşnut kaldı ve namazın içine aldı" diye yalan uydurdular. Abese suresinde görme özürlü olan İbni Maktum Resulullah'ın yanına girdiği sırada yanında Mekke Emiri Ebu Süfyan vardı. Saltanat onun oğlu Muaviye'ye geçince, büyük bir ustalıkla babası Ebu Süfyan'ı oradan yok edip yerine başka bir ismi koydu ve bunu SİYERİ NEBİ'ye böyle yazdırttı. Oysa Elçim yüzünü abuslaştırdı, bir görmeyen yanına girdiği için. Sen ne biliyorsun (Maktum) arınacaktı yararlı öğütler alacaktı. Ama kendisini sana muhtaç bulmayan o adama gelince, işte sen onu karşına alıyorsun, halbuki onun arınmamasından sana ne? Oysa sana koşarak gelen O allah'tan korktuğu halde sen ondan yüz çevirip, başkasıyla abesle iştigal ediyorsun. Dikkat et bu Kur'an bir öğüttür. Dileyen onu öğüt kabul eder." "Kalatün Arabün Amenna= Araplar inandık dediler, siz iman etmeksizin "Teslim olduk" dediniz. İUman kalplerinize yerleşemedi. Eğer Allah'a ve elçisine muti olursanız, Allah kazançlarınızdan hiçbir şey eksiltmez. Çünkü Allah çok esirgeyen çok bağışlayandır. ve Yine OFİ Gardaş, Senin taptığın şeyhlerin (şuara) ve imamların (Gazali, Rabbani vb.) atıp-tuttuğu yerlere Kur'an'daki MİSALLERDEN yani modellerden, ipuçlarından yola çıkarak ulaşabiliyoruz. (Bu nasıl mı oluyor? Ankebut 43.ayete bir zahmet bak.) Ama senin "Bunların hepsini biliyorum, Bediüzzaman, İmamı Gazali ve İmamı Rabbani ve Erzurumlu İsmail Hakkı gibi evliyalar ve hadisler yazmıştı. Sen onlardan araklıyor, sonra da bize yutturuyorsun" demen gerekecek Demezsen ŞEYH'in seni mahveder, demezsen ŞERİAT'a aykırıdır ve Resulullah da sana ŞEFAAT etmez, demezsen ŞEYTAN seni maazallah ben gibi bir gavurla (Pardon Türk mü demeliydim?) aynı cehenneme götürür yanarsın. Ne de olsa Cennetin tapusu sizde, bize de cehennem tapusu kaldı.(Böyle yüzsüzlük yapanlar ve bunları yazanlar da var.) ve sevgideğmez ofm Sonra diyorsun ki: Bir SIFIR olarak sana kimse ehemmiyet vermeyip sözüne kulak vermediyse ( bunu bu site deki yazilardan baska türlü anlamak mümkün degil Ah sıfırcı öğretmenim. Senin gibilerden bize mümeyyiz olursa, bütün alimler yandı, bütün cahiller yaşadı. Senin matematiğin benden koca bir sıfır aldı. Çünkü benim kitaplarım tam BİR MİLYON ÜÇYÜZBİN sattı., Yıllarca Best seller olarak kendini korudu. Başucu ve cep kitabı oldu, üniversitelere "Yardımcı" olarak tavsiye edildi. Türkiye'nin nüfusu şimdi 65 milyon olduğuna göre ve ben 1,3 milyon sattığıma göre HER BEŞ KİŞİDEN BİRİ BENİM KİTABIMI OKUMUŞ. Böyle bir rekor duydun mu? Üstelik verdiğim rakam sadece resmi olanlar, bir de korsan kitapçıların gizlice basıp sattığı yüzbinlercesini ekle bakalım! Sen sıfırı benim önüme-soluma koyamazsın. Ama ben sen gibi bir benim en çok sevdiğim sayı olan BİR'in yanına bir virgül koyup sağıma yazabilirim. Senin sıfırın bir milyon üçyüzbin kişiye hakaret olmuyor mu? Yoksa sana göre Türkiye'de her beş insandan biri olan okurlarım gerzek de bir tek sem mi irzeksin? Eğer benim kitaplarımdan memnun değilsen, senin şeyhinin kitaplarını burada bedava reklam edebilirsin. Şeyhinin kitabı kaç satmış? Mesela Avni Çetinkurt kitap yazmış mı? Sonra seninki dahil benim e-mail adresime şu ana kadar 4392 mesaj geldi. (Devlet dairelerine bile bu kadar mesaj gidiyor mu acaba? Mesela bugün sen kaç mesaj aldın?) Sen böyle bir rakamı küçümseyip, "Sana kimse ehemmiyet vermiyor, sen bir sıfırsın" mı diyeceksin hala? Maskaraydın şimdi de madara oldun be güzelim! diyorsun ki sen kim mucidlik mucidlik kim Sıra geldi mucitliğe: Benim mucitliğim sayesinde HTML ve HTTP'yi kullanıyorsun. E-Mail'e gönderilen tüm araştırma sonuçlarında bu iki formatın kim tarafından bulunduğuna ilişkin hiç bir isim veremiyorsun, çünkü bulamıyorsun. Aksini kanıtla bakalım! Ama ben sana şu andan itibaren bir mucit olduğumu kanıtlayacağım, hazır mısın? Telefon sapıkları yanında bir de Webb sapıkları çıkınca,E- Maillerime gelen posta sayısı 4bini aşınca, içinde az miktarda ve belli kişilerden oluşmuş dinsel ve cinsel sapıkların satanist işgalleri kendini göstermeye başlayınca, türlü tuzaklara yenilip de ikide-bir HD'yi formatlayacağıma ve dosyaları yeniden düzenleyeceğime daha köktenci bilimsel yollar aradım. Niye bu kadar geç kaldığımı anlatayım. Daha önce ben Macintosh ve daha sonra da Linux işletim sistemini kullanıyordum. Ama henüz yeni aldığım bu bilgisayar Microsoft /Win işletimine sahipti ve öncelikle bana göre yeni olan bu sistemi tanımam gerekiyordu. Bu işlemi Salı günü tamamladığımda ve analizlerimin sonucunu bulduğumda kanım donmuştu: Tüm dünyanın Windows kullanıcıları Big Boss (Büyük Patron, tıpkı Orwell'in 1984 romanındaki Big Brother Gouverts.=Biri Bizi Gözetliyor kurgusu gibi) adlı bir üst sistemle, Rusya'daki, Çindeki ve diğer her ülkedeki tüm kullanıcıları merkezi Amerika'da bulunan "Dünya Ekonomi Devleti Patronlarının" derin devletine bağlamışlardı. Sadece Amerika'daki otorite ve yetkili örgütler sizi, yazdıklarınızı ve PS'niz içindeki dosyalarınızı dilerlerse indirip okuyabiliyorlar, HABERİNİZ OLSUN, Biri Bizi Gözetliyor, dünyanın tüm toplam bilgi ve mesajları büyük patron birader tarafından arşivleniyor. Bu merkezi kollektör ve kilit sistemini nasıl kırarım diye tüm Çarşamba günü düşünüp, Allah'ımın da izniyle buluşumu yaptım, Dostlarımın binbir emekle açtığı bu site de hack'layıcıların elinde çökmesin diye başladığım bu serüven beni HOOPs adını verdiğim buluşa götürdü. Hans'ın HYPER (Üst sistemde) OPTİONAL (Opsiyonel, seçmeceli, isteğe bağlı) ORİENTATİON Oryantasyon-Yönlendirme) PROTOCOL (Protokolü) +s (SECURİTY= Güvenlik) IP biçiminde bir protokol değildir. HD formatlama ile ilgilidir. 8'lik BİTE-BYTE farkı yerine DAK (D&A K, çok sevdiğim bir baba-oğulun adları ve soyadlarının başharfleri. Ama adet olmuş diye İngilizcesini yazacağız ya, Direct Archive Key=Dolaysız Arşiv Anahtarı adını veriyorum ki, küresel kabul görsün.) birimini buldum. HD formatlamada tam sayıların hangisi olursa olsun (Big Boss&Big Brother merkezi) arşive gidiyor. VCD ve DVD arasındaki farkı ya da HOLOGRAM ile katlı-bellek oluşturma düzeneğini anımsayınız. Bir hesap makinesine 987 rakamlarını yazınız, sonra bunun karekökünü alınız ve çıkanı 10'a bölünüz. (Çünkü Heksan yerine Desimal sisteme bölmemiz şart. Çıkan sayı 1 DAK birimidir. bilmem anlatabildim mi OFİ, ne anladığını bana yaz ama, unutma küfür yok. Küfür edersen ben seni yanıtlamam. Zaten benim gibi bir mucidin fazla zamanı yok) Geçtiğimiz haftaki Perşembe günü bunu doğrudan adreslerimin yönetmeni olan tt.net, Hot-Mail ve Yahoo ile yazıştım, Son ikisi gizli (Hyper) bir üst platformda tek DAK-KEY ile kendilerimi birleştirdiğimi ve tüm güvenlik sistemlerinin delindiğini beş dakikadan az bir test ile hemen anladılar ve öyle şaşırdılar ki, sürekli "Lütfen irtibatı yitirmeyelim" diye rica ettiler. İlerleyen dakikalarda benim bir şantajcı, hacklayıcı ya da Para-pul, ortaklık, patent hakkı istemediğimi görünce bir kat daha şaşırdılar. Perşembe günümün tamamını (ABD ile saat farkını düşünürseniz, 24 uykusuz kaldığımı görebilirsiniz) bu iki firmanın mesaj hücumu işgal etti. Yahoo'dan ABD'ye bedava davet; Hot-Mail'den ise direkt işbaşı teklifi aldım. (Bu arada tt.net.com.dan "Nasihat" aldım.) Karşılıklı şartları e-sign ile kararlaştırdık. Hot mail'e hoops-mail ve Yahoo'ya Yahoops isimlerini shareware olarak bağışladım. Centilmenlik anlaşması gereği bu iki şirket adreslerime gelen tüm e-postaları kendileriyle senkronize (eşanlı) olarak önce bana yönlendirmeyi taahhüt ederek protokole ve centilmenlik anlaşmasına bağladılar. e-sign mutabakatından 15 saniye kadar sonra sözlerini tuttular. Mesajınız onların ana motoruyla aynı anda bende de açılıyor. Bunları niye yazdım ofi? İlki yakın bir zamanda DAK ile HOOPS, Yahoops ve Hoops-mail gibi yeni terminolojiler ve logolar duyduğunuzda "Bunu kim buldu" sorusuna ne internetten ne ansiklopedilerden ne de literatürlerden hiç bir yanıt bulamayacağını ve tek TARİHİ yanıt ve BELGE'nin sadece buradaki yazı olduğunu bilmen için... Dostlarımın da yanıt arayanlara bir gizli kahraman, meçhul asker edasıyla benim adıma gülümsemesi için yazdım. Yoksa küçük düşününlere yazmadım, küçük düşünen burada yazdıklarımın bir kelimesini bile anlamayandır. Şimdi sitedeki adres ve haber grubu önce gümrüğüme geliyor, serverlerin ve hatta sitelerin WQebb sayfalarının kurucularının haberi bile olmadan, ardniyetli sapıkları baştan hallettiğimi bilmeleri için de yazdım, WEBB-Master geçinenlere... Hani bazen TV kanalları yazar ya "Lütfen alıcılarınızın ayarlarıyla oynamayın" diye... Anlayınız ki, bazı kurnaz kimselerin BBG'siyim. İyi ki de yaptım, çünkü canıma tak etmişti. İnternet'e bağlandığım ilk gün büyük bir hata yaparak e-mail adresime adımı olduğu gibi yazmıştım. Bazı uyanıklar bunu bekliyorlarmış ki, data bombardımanı gırla yağdı. Adult (Erişkinler için çok pahalı ) yakası açılmadık resimleri bedava postalanmaya başladılar hem de yüzlercesini...Ben porno ayarlarını sıfırlayıp kurtuldum derken, "Hacker"ler, bu kez Aktüel dergisinin tüm eski sayılarını ve Sabah kitaplarının (yayıncılığın) bilgisayar dizgisini sürekli bilgi bombardımanı olarak gönderdiler.Bu ardesleri iptal edici- reddedici programları çalıştırdım. Güvenlik ayarlarını maksimum yükselttim. Bu kez ataşlı ve Exe uzantılı virüs vb. postalanmaya başladı. Şimdi bunları da önleyen bir sistem geliştirdim. "Telefondan Modeme oradan Bilgisayara değil" yeniden modemden telefona oradan Bilgisayar RAM'ına geri tepmeli-obsiyonlu sigorta kurdum. Çok basit sizler de yapabilirsiniz, benden shareware.... HOOPs protokolünü sizlere bu siteyi armağan eden dostların tuzak, pusu ve sabotajlarla uğraşmaması için geliştirdim. HotMail ve Yahoo'nun ortak Oriyantasyon (Yönlendirme) sonucu sizlere açıklamadığım bir E-Commerce adresine geldikten sonra bunu ben okuyorum ve daha sonra izin verirsem ZigZag'a ulaşıyorsunuz. İlk elemeyi HOOPs da yapıyorum ve gerekmeyeni ayıklıyorum. Öyle ki site sahiplerinin bile bu ön işlemlemeden haberi olmuyor. Ama bu çok külfetli! Ben siteyi ve WEBB'i sürekli İnternet'e bağlı tutmak zorunda kalıyorum ki, bunun Türktelekom faturaları olarak bana yüklediği yıkımı siz bir düşünün. Adı geçmişken Türk Telekom'a da değinmeden geçemeyeceğim. Çünkü, HOOPs için bir yurtsever olarak (Hot-Mail ve Yahoo'dan önce ilk onları aradım ve "ttcom e-posta abonesi olduğumu, eğer benimle anlaşırlarsa onlara bedava önemli bir buluş vereceğimi söyledim. İlk yanıt, "Ben yetkili değilim, yetkililer de şu anda saat 17.00 olduğundan mesaiyi bitirdiler." oldu...Ertesi gün (Cuma) tüm gün yetkili aradım. "Toplantıda, şehir dışında, viziteye çıktı, bugün kömür almak için izin aldı." vb. gibi bildiğimiz tüm mazeretler sıralandı. Birini tam bulduğumda ne yazık ki, kadar saat 17.30 olmuş ve mesai bitmişti. Araya haftasonu tatili girdi ve Türk Telekom'da bana verilen telefonları açacak bir tek kişi yoktu! Pazartesi günü saat 09.ooda yeniden telefon başına oturdum ve 11.oo'e kadar yetkililerin yerlerinde olmadığını, saat 12.de öğle tatiline çıktıklarını ve saat 14'de henüz öğle paydosundan gelmediklerini öğrendim. 16.30'da karşıma çıkan yetkili "Ben dediklerinizden bir şey anlamadım, hangi dilden konuşuyorsunuz? Siz bu dedikleriniz her neyse bir dosya oluşturun, Ulaştırma Bakanlığının ilgili Daire başkanlığına gönderin. Gerekirse Genel müdürlüğe havale ederler" diye yol gösterdi. Aklıma orada çalışan bir yüksek mühendis öğrencim geldi. Onu aradım ve şöyle dedi: "Hocam, buralarda işler inanılmaz karışık. Eğer postayla yollarsanız sümen altına konur aylarca sıra gelmez. Türk Telekom özelleştirilecek yeni bir idare kurulacak, toplu işten adam çıkarılma veya tayinlerle herkes tedirgin, herkes uyurgezer gibi. Kimse hiçbir şeye sahiplenmiyor, kimsenin yetkisi yok!" dedi. Sırada Ulaştırma Bakanlığı vardı: Son bir girişim daha yaptım, bunun büyük bir buluş olduğunu, aksi halde yabancıların sahipleneceğini"söyledim. "Olsun, biz prensip olarak, yabancıların en son yeniliklerini satın alıp, uyguluyoruz. Dünyada en ileri sistemler anında bize gelir. Elimizde modern Türksat uyduları var." dedi. ben "İyi ama..." diyecek oldum, bu kez "Israr etme kardeşim, işimiz çok, bir de seninle uğraşmayalım.Sen kim icat yapmak kim?" İstediğiniz kadar yurtsever-milliyetçi olun. Devlet memurunuzun da aynı frekansta olması gerekir. Benim memurum mahmurdur, kendisine gelebilmek için öğlen molasına kadar çay- kahvesini içer, servisleri dolaşır, dedikodularını yaparken, o da ne? Öğle molası verilmiş. Bu kez de yemek rehavetinden dolayı yarı uyanık işlerini yapar. Gözü paydos saatinde ve de gönlü haftasonu tatilindedir. "Bugün git yarın gel ya da yetkili ben değilim vb." diyerek mesaisini doldurur. "Benim memurumun" arpalıkta bulunuş nedeni de "Hamili kart yakinimdir"den dolayıdır. Size şöyle bir dik bakar,"Ben sizi anlayamıyorum, zaten muhatabınız da ben değilim. Biz sadece memuruz, herkesle uğraşırsak buradan çıkıp evimize gidemeyiz, burada yatıp kalkarız." Sakın bundan sonra beni suçlamayın, neden geri kaldığımızı ve Allah'ın "Bir millet kendini düzeltmedikçe and olsun biz de onu düzeltmeyiz." ve "Bir millet azmak isterse onun azmasına yardım ederiz." ayetleriyle bir irdeleyin bakalım... Benim siyasetçim de öyle: "Israr etme kardeşim, işimiz çok, bir de seninle uğraşmayalım.Sen kim icat yapmak kim?" Benim cahilim de öyle: "Sen kim mucitlik kim?" Benim Süfyanim de öyle, biz Haniflere yani dinlerin en eskisine, en güzeline, Resulullah'a emredilen ve TEK DOĞRU din diye emredilen Hanifliğe karşı yanıtı şöyle oluyor: | |
Hans von Aiberg | |
Not: Sitelerimizdeki bütün içeriklerin her hakkı saklı olup, bunları İnternet web sitesine kopyalamak, çoklu ortamlara yönelik elektronik paylaşım ve dağıtıma açmak, televizyon, radyo, gazete, dergi, broşür, kitap vb yayınlamak. Bu bilgilerin kendine ait olduğunu bildirmek. Bilgiyi üretmeden kopyalama, sahiplenme, fikir haklarını yasal olmayan yollardan kullanma. Fikir eserlerinin korunmasını amaçlayan, 5237 sayılı yasanın 7/2 maddesi, 5728 sayılı yasanın 138. maddesi, 5846 sayılı yasanın 71/1 maddesi ve Türk Ceza Kanununun 53. maddesine göre haklarında dava açılacağı gibi cezai yaptırımlar uygulanacaktır. Sosyal paylaşım sitelerinde kullanılması, alıntı yapılması, kendininmiş gibi gösterilmesi yasaktır. Sayfamızdan direkt link ile, kaynak gösterilerek paylaşılabilir olup, reddetme tasarrufu yazarımız Hans von Aiberg'in takdirindedir. | |
Geri Dön Yukarı Çık |